Selected
Original Text
Yasar Nuri Ozturk
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
26:1
طسٓمٓ
26:1
Tâ, Sîn, Mîm. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:2
تِلْكَ ءَايَـٰتُ ٱلْكِتَـٰبِ ٱلْمُبِينِ
26:2
İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri... - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:3
لَعَلَّكَ بَـٰخِعٌ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
26:3
Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:4
إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ءَايَةً فَظَلَّتْ أَعْنَـٰقُهُمْ لَهَا خَـٰضِعِينَ
26:4
Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:5
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ ٱلرَّحْمَـٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهُ مُعْرِضِينَ
26:5
O Rahman'dan kendilerine söze bürünmüş yeni bir hatırlatma gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:6
فَقَدْ كَذَّبُوا۟ فَسَيَأْتِيهِمْ أَنۢبَـٰٓؤُا۟ مَا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
26:6
Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:7
أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلْأَرْضِ كَمْ أَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
26:7
Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:8
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:8
Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:9
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:9
Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:10
وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئْتِ ٱلْقَوْمَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
26:10
Rabbinin Mûsa'ya, "Zulüm sergileyenler topluluğuna git" diye seslenişini hatırla. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:11
قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
26:11
"Firavun'un toplumuna git! Hâlâ sakınmayacaklar mı?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:12
قَالَ رَبِّ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
26:12
Demişti ki Mûsa: "Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:13
وَيَضِيقُ صَدْرِى وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِى فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَـٰرُونَ
26:13
"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:14
وَلَهُمْ عَلَىَّ ذَنۢبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
26:14
"Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:15
قَالَ كَلَّا ۖ فَٱذْهَبَا بِـَٔايَـٰتِنَآ ۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ
26:15
"Hayır, olmaz!" dediler. "Ayetlerimizi götürün. Biz sizinleyiz, herşeyi dinlemekteyiz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:16
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:16
"Hemen Firavun'a gidin, şöyle deyin: 'Âlemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:17
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
26:17
"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:18
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
26:18
Firavun dedi: "Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:19
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ ٱلَّتِى فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلْكَـٰفِرِينَ
26:19
"Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:20
قَالَ فَعَلْتُهَآ إِذًا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
26:20
Mûsa dedi: "Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:21
فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِى رَبِّى حُكْمًا وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
26:21
"Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:22
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَىَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
26:22
"O başıma kaktığın nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:23
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:23
Firavun dedi: "Peki, âlemlerin Rabbi kim?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:24
قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
26:24
Dedi: "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:25
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُۥٓ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
26:25
Firavun, çevresindekilere dedi: "Duyuyor musunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:26
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
26:26
Mûsa dedi: "O hem sizin Rabbinizdir hem de önceki atalarınızın Rabbidir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:27
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِىٓ أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
26:27
Firavun dedi: "Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:28
قَالَ رَبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
26:28
Mûsa dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:29
قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذْتَ إِلَـٰهًا غَيْرِى لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ ٱلْمَسْجُونِينَ
26:29
Dedi: "Benden başka ilah edinirsen, yemin olsun seni zındanlıklar arasına atarım." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:30
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَىْءٍ مُّبِينٍ
26:30
Mûsa dedi: "Ya sana gerçeği gösteren birşey getirmişsem!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:31
قَالَ فَأْتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
26:31
Dedi: "Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:32
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ
26:32
O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:33
وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِىَ بَيْضَآءُ لِلنَّـٰظِرِينَ
26:33
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:34
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُۥٓ إِنَّ هَـٰذَا لَسَـٰحِرٌ عَلِيمٌ
26:34
Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü; - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:35
يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِۦ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
26:35
Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:36
قَالُوٓا۟ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَٱبْعَثْ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَـٰشِرِينَ
26:36
Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:37
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
26:37
Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:38
فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَـٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
26:38
Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:39
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
26:39
Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:40
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَـٰلِبِينَ
26:40
"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:41
فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالُوا۟ لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ ٱلْغَـٰلِبِينَ
26:41
Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:42
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
26:42
"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:43
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلْقُوا۟ مَآ أَنتُم مُّلْقُونَ
26:43
Mûsa onlara dedi ki: "Atacağınız şeyi atın!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:44
فَأَلْقَوْا۟ حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا۟ بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ ٱلْغَـٰلِبُونَ
26:44
Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: "Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:45
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
26:45
Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:46
فَأُلْقِىَ ٱلسَّحَرَةُ سَـٰجِدِينَ
26:46
Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:47
قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:47
Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:48
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
26:48
"Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:49
قَالَ ءَامَنتُمْ لَهُۥ قَبْلَ أَنْ ءَاذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِى عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَـٰفٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
26:49
Firavun haykırdı: "Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:50
قَالُوا۟ لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
26:50
Dediler: "Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:51
إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَـٰيَـٰنَآ أَن كُنَّآ أَوَّلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
26:51
Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:52
۞ وَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِىٓ إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
26:52
Mûsa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:53
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَـٰشِرِينَ
26:53
Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi: - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:54
إِنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
26:54
"Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:55
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَآئِظُونَ
26:55
"Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:56
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَـٰذِرُونَ
26:56
"Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:57
فَأَخْرَجْنَـٰهُم مِّن جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
26:57
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:58
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
26:58
Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:59
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَـٰهَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
26:59
Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:60
فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ
26:60
Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:61
فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَـٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
26:61
İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi yakalandık!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:62
قَالَ كَلَّآ ۖ إِنَّ مَعِىَ رَبِّى سَيَهْدِينِ
26:62
Mûsa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:63
فَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضْرِب بِّعَصَاكَ ٱلْبَحْرَ ۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَٱلطَّوْدِ ٱلْعَظِيمِ
26:63
Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:64
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ ٱلْـَٔاخَرِينَ
26:64
Ötekileri de oraya yaklaştırdık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:65
وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
26:65
Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:66
ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
26:66
Sonra ötekileri boğduk. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:67
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:67
Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:68
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:68
Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:69
وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَٰهِيمَ
26:69
İbrahim'in haberini de oku onlara. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:70
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَا تَعْبُدُونَ
26:70
Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:71
قَالُوا۟ نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَـٰكِفِينَ
26:71
Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:72
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
26:72
Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:73
أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
26:73
"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:74
قَالُوا۟ بَلْ وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
26:74
Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:75
قَالَ أَفَرَءَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
26:75
Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:76
أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلْأَقْدَمُونَ
26:76
"Siz ve o eski atalarınız!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:77
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّىٓ إِلَّا رَبَّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:77
"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:78
ٱلَّذِى خَلَقَنِى فَهُوَ يَهْدِينِ
26:78
"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:79
وَٱلَّذِى هُوَ يُطْعِمُنِى وَيَسْقِينِ
26:79
"O'dur beni doyuran, suvaran." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:80
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
26:80
"Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:81
وَٱلَّذِى يُمِيتُنِى ثُمَّ يُحْيِينِ
26:81
"Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:82
وَٱلَّذِىٓ أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِى خَطِيٓـَٔتِى يَوْمَ ٱلدِّينِ
26:82
"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:83
رَبِّ هَبْ لِى حُكْمًا وَأَلْحِقْنِى بِٱلصَّـٰلِحِينَ
26:83
"Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:84
وَٱجْعَل لِّى لِسَانَ صِدْقٍ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
26:84
"Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:85
وَٱجْعَلْنِى مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
26:85
"Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:86
وَٱغْفِرْ لِأَبِىٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
26:86
"Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:87
وَلَا تُخْزِنِى يَوْمَ يُبْعَثُونَ
26:87
"Herkesin diriltileceği gün beni utandırma." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:88
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
26:88
"Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:89
إِلَّا مَنْ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
26:89
"Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:90
وَأُزْلِفَتِ ٱلْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
26:90
Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:91
وَبُرِّزَتِ ٱلْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
26:91
Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:92
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
26:92
Denir ki onlara: "O ibadet ettikleriniz nerede?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:93
مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ
26:93
"Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:94
فَكُبْكِبُوا۟ فِيهَا هُمْ وَٱلْغَاوُۥنَ
26:94
Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içine tıkılmıştır. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:95
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
26:95
İblis orduları toplu haldedir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:96
قَالُوا۟ وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
26:96
Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler: - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:97
تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِى ضَلَـٰلٍ مُّبِينٍ
26:97
"Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:98
إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:98
"Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:99
وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلْمُجْرِمُونَ
26:99
"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:100
فَمَا لَنَا مِن شَـٰفِعِينَ
26:100
"Artık ne şefaatçilerimiz var, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:101
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
26:101
Ne sıcak-samimi bir dostumuz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:102
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
26:102
"Keşke bir dönüşümüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:103
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:103
Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:104
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:104
Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:105
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ ٱلْمُرْسَلِينَ
26:105
Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:106
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26:106
Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz/" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:107
إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26:107
"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:108
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:108
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:109
وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:109
"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndedir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:110
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:110
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:111
۞ قَالُوٓا۟ أَنُؤْمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلْأَرْذَلُونَ
26:111
Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:112
قَالَ وَمَا عِلْمِى بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
26:112
Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:113
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّى ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
26:113
"Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:114
وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلْمُؤْمِنِينَ
26:114
"Ben iman etmiş insanları kovamam." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:115
إِنْ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
26:115
"Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:116
قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَـٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمَرْجُومِينَ
26:116
Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:117
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِى كَذَّبُونِ
26:117
Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:118
فَٱفْتَحْ بَيْنِى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِى وَمَن مَّعِىَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
26:118
"Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:119
فَأَنجَيْنَـٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
26:119
Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:120
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ ٱلْبَاقِينَ
26:120
Sonra dışta kalanları boğduk. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:121
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:121
Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:122
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:122
Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:123
كَذَّبَتْ عَادٌ ٱلْمُرْسَلِينَ
26:123
Âd da peygamberleri yalanladı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:124
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26:124
Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:125
إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26:125
"Ben sizin için, güvenilir bir resulüm." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:126
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:126
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:127
وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:127
"Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:128
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةً تَعْبَثُونَ
26:128
"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:129
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
26:129
"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:130
وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
26:130
"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:131
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:131
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:132
وَٱتَّقُوا۟ ٱلَّذِىٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ
26:132
"O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:133
أَمَدَّكُم بِأَنْعَـٰمٍ وَبَنِينَ
26:133
"Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:134
وَجَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
26:134
Bahçeler, pınarlar." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:135
إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
26:135
"Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:136
قَالُوا۟ سَوَآءٌ عَلَيْنَآ أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ ٱلْوَٰعِظِينَ
26:136
Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:137
إِنْ هَـٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلْأَوَّلِينَ
26:137
"Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:138
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
26:138
"Biz azaba uğratılacak değiliz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:139
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَـٰهُمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:139
Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:140
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:140
Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:141
كَذَّبَتْ ثَمُودُ ٱلْمُرْسَلِينَ
26:141
Semûd da peygamlerleri yalanladı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:142
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَـٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26:142
Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:143
إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26:143
"Ben sizin için emin bir resulüm." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:144
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:144
"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:145
وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:145
"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:146
أَتُتْرَكُونَ فِى مَا هَـٰهُنَآ ءَامِنِينَ
26:146
"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:147
فِى جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
26:147
"Bahçelerde, pınarlarda." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:148
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
26:148
"Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:149
وَتَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا فَـٰرِهِينَ
26:149
"Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:150
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:150
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:151
وَلَا تُطِيعُوٓا۟ أَمْرَ ٱلْمُسْرِفِينَ
26:151
"Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:152
ٱلَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
26:152
"Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:153
قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
26:153
Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:154
مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
26:154
"Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:155
قَالَ هَـٰذِهِۦ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
26:155
Dedi: "Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:156
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
26:156
"Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:157
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا۟ نَـٰدِمِينَ
26:157
Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:158
فَأَخَذَهُمُ ٱلْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:158
Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu inanan kişiler değildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:159
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:159
Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:160
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلِينَ
26:160
Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:161
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26:161
Kardeşler Lût onlara şöyle demişti: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:162
إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26:162
"Ben size gelen emin bir elçiyim." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:163
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:163
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:164
وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:164
"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:165
أَتَأْتُونَ ٱلذُّكْرَانَ مِنَ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:165
"Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:166
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُم مِّنْ أَزْوَٰجِكُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
26:166
Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:167
قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَـٰلُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُخْرَجِينَ
26:167
Dediler: "Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:168
قَالَ إِنِّى لِعَمَلِكُم مِّنَ ٱلْقَالِينَ
26:168
Lût dedi: "Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:169
رَبِّ نَجِّنِى وَأَهْلِى مِمَّا يَعْمَلُونَ
26:169
"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:170
فَنَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
26:170
Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:171
إِلَّا عَجُوزًا فِى ٱلْغَـٰبِرِينَ
26:171
Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:172
ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
26:172
Sonra ötekileri mahvedip batırdık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:173
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلْمُنذَرِينَ
26:173
Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru! - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:174
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:174
Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:175
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:175
Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm... - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:176
كَذَّبَ أَصْحَـٰبُ لْـَٔيْكَةِ ٱلْمُرْسَلِينَ
26:176
Eyke halkı da elçileri yalanladı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:177
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26:177
Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:178
إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26:178
"Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:179
فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26:179
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:180
وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:180
"Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:181
۞ أَوْفُوا۟ ٱلْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا۟ مِنَ ٱلْمُخْسِرِينَ
26:181
"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın; - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:182
وَزِنُوا۟ بِٱلْقِسْطَاسِ ٱلْمُسْتَقِيمِ
26:182
"Doğru-düzgün terazi ile tartın." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:183
وَلَا تَبْخَسُوا۟ ٱلنَّاسَ أَشْيَآءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
26:183
"Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:184
وَٱتَّقُوا۟ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ وَٱلْجِبِلَّةَ ٱلْأَوَّلِينَ
26:184
"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:185
قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
26:185
Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:186
وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلْكَـٰذِبِينَ
26:186
"Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:187
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
26:187
"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:188
قَالَ رَبِّىٓ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
26:188
Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:189
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ ٱلظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
26:189
Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:190
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26:190
Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:191
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
26:191
Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:192
وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
26:192
Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:193
نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلْأَمِينُ
26:193
O güvenilir Rûh indirdi onu, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:194
عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ
26:194
Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:195
بِلِسَانٍ عَرَبِىٍّ مُّبِينٍ
26:195
Açık-seçik Arapça bir dille indirdi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:196
وَإِنَّهُۥ لَفِى زُبُرِ ٱلْأَوَّلِينَ
26:196
O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:197
أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ ءَايَةً أَن يَعْلَمَهُۥ عُلَمَـٰٓؤُا۟ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
26:197
Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi? - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:198
وَلَوْ نَزَّلْنَـٰهُ عَلَىٰ بَعْضِ ٱلْأَعْجَمِينَ
26:198
Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:199
فَقَرَأَهُۥ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ مُؤْمِنِينَ
26:199
O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:200
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَـٰهُ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ
26:200
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:201
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُا۟ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ
26:201
Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:202
فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
26:202
O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:203
فَيَقُولُوا۟ هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
26:203
O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?" - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:204
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
26:204
Bizim azabımızı acele mi istiyorlar? - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:205
أَفَرَءَيْتَ إِن مَّتَّعْنَـٰهُمْ سِنِينَ
26:205
Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:206
ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُوا۟ يُوعَدُونَ
26:206
Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa, - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:207
مَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يُمَتَّعُونَ
26:207
O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:208
وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
26:208
Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:209
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَـٰلِمِينَ
26:209
Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:210
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ ٱلشَّيَـٰطِينُ
26:210
Onu şeytanlar indirmedi. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:211
وَمَا يَنۢبَغِى لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
26:211
Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:212
إِنَّهُمْ عَنِ ٱلسَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
26:212
Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:213
فَلَا تَدْعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَـٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلْمُعَذَّبِينَ
26:213
O halde, Allah'ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:214
وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ ٱلْأَقْرَبِينَ
26:214
En yakın akraba ve hısımlarını uyar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:215
وَٱخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
26:215
Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:216
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّى بَرِىٓءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ
26:216
Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: "Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım." - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:217
وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱلْعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ
26:217
O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:218
ٱلَّذِى يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ
26:218
O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:219
وَتَقَلُّبَكَ فِى ٱلسَّـٰجِدِينَ
26:219
Görüyor nasıldır secde edenler içinde dolaşman. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:220
إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
26:220
Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:221
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَـٰطِينُ
26:221
Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:222
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
26:222
Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:223
يُلْقُونَ ٱلسَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَـٰذِبُونَ
26:223
Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:224
وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلْغَاوُۥنَ
26:224
Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:225
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِى كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
26:225
Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:226
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
26:226
Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)
26:227
إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ وَذَكَرُوا۟ ٱللَّهَ كَثِيرًا وَٱنتَصَرُوا۟ مِنۢ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا۟ ۗ وَسَيَعْلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓا۟ أَىَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
26:227
İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler. - Yasar Nuri Ozturk (Turkish)