Selected
Original Text
Suleyman Ates
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
37:1
وَٱلصَّـٰٓفَّـٰتِ صَفًّا
37:1
Andolsun o sıra sıra dizilenlere, - Suleyman Ates (Turkish)
37:2
فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجْرًا
37:2
Bağırıp sürenlere, - Suleyman Ates (Turkish)
37:3
فَٱلتَّـٰلِيَـٰتِ ذِكْرًا
37:3
Zikir okuyanlara, - Suleyman Ates (Turkish)
37:4
إِنَّ إِلَـٰهَكُمْ لَوَٰحِدٌ
37:4
Ki Tanrınız, birdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:5
رَّبُّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ ٱلْمَشَـٰرِقِ
37:5
Göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunanların Rabbi, doğuların da Rabbidir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:6
إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ
37:6
Biz en yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla süsledik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:7
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَـٰنٍ مَّارِدٍ
37:7
Ve (onu) ita'at dışına çıkan her türlü şeytandan koruduk. - Suleyman Ates (Turkish)
37:8
لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ
37:8
O (şeyta)nlar mele-i A'layı (yüce melekler topluluğunu) dinleyemezler; her yandan kendilerine (ışınlar) atılır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:9
دُحُورًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ
37:9
Kovulurlar. Onlar için sürekli bir azab vardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:10
إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
37:10
Yalnız (yüce topluluktan) bir söz kapan olursa, onu da delici bir şihab (ışın)izler. - Suleyman Ates (Turkish)
37:11
فَٱسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَآ ۚ إِنَّا خَلَقْنَـٰهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍۭ
37:11
Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:12
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
37:12
Hayır sen (bu muhteşem kudrete) hayran kaldın; onlarsa (seninle) alay ediyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:13
وَإِذَا ذُكِّرُوا۟ لَا يَذْكُرُونَ
37:13
Kendilerine öğüt verilse öğüt almıyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:14
وَإِذَا رَأَوْا۟ ءَايَةً يَسْتَسْخِرُونَ
37:14
Bir mu'cize görseler, alay ediyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:15
وَقَالُوٓا۟ إِنْ هَـٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ
37:15
Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. diyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:16
أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
37:16
Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi diriltilecek mişiz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:17
أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
37:17
Evvelki atalarımız da mı? - Suleyman Ates (Turkish)
37:18
قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ
37:18
De ki: "Evet siz aşağılanarak (diriltileceksiniz)!" - Suleyman Ates (Turkish)
37:19
فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌ وَٰحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ
37:19
O (iş) sadece korkunç bir sesten ibarettir: Hemen onlar (diriltilmiş olarak) bakıyorlardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:20
وَقَالُوا۟ يَـٰوَيْلَنَا هَـٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ
37:20
Vah bize, bu ceza günüdür! dediler. - Suleyman Ates (Turkish)
37:21
هَـٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
37:21
Bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm günüdür! - Suleyman Ates (Turkish)
37:22
۞ ٱحْشُرُوا۟ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
37:22
(Yüce Allah meleklerine emreder): "Toplayın o zalimleri, onların eşlerini ve taptıklarını." - Suleyman Ates (Turkish)
37:23
مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ
37:23
Allah'tan başka. Onları cehennemin yoluna götürün! - Suleyman Ates (Turkish)
37:24
وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ
37:24
Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:25
مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
37:25
Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:26
بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
37:26
(Başları öne eğik, utançtan yüzleri kızarmış. Cevap verecek durumda değillerdir). Hayır, onlar o gün teslim olmuşlardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:27
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ
37:27
Birbirlerine döndüler, soruyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:28
قَالُوٓا۟ إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ ٱلْيَمِينِ
37:28
(Uyanlar, uydukları adamlara) Dediler ki: "Siz bize sağdan gelir(güvendiğimiz yandan bize sokulup vesvese verir)diniz." - Suleyman Ates (Turkish)
37:29
قَالُوا۟ بَل لَّمْ تَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
37:29
(Ötekiler de): "Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz." - Suleyman Ates (Turkish)
37:30
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَـٰنٍۭ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَـٰغِينَ
37:30
Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplum idiniz. - Suleyman Ates (Turkish)
37:31
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَآ ۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ
37:31
Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı mutlaka) tadacağız! - Suleyman Ates (Turkish)
37:32
فَأَغْوَيْنَـٰكُمْ إِنَّا كُنَّا غَـٰوِينَ
37:32
Sizi azdırdık, çünkü biz kendimiz azmıştık(siz de bize uyunca azmış oldunuz). - Suleyman Ates (Turkish)
37:33
فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
37:33
O gün onlar azab (çekme)de ortaktırlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:34
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ
37:34
İşte biz, suçlulara böyle yaparız. - Suleyman Ates (Turkish)
37:35
إِنَّهُمْ كَانُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
37:35
Çünkü onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur!" dendiği zaman büyüklük taslarlardı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:36
وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓا۟ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍۭ
37:36
Cinlenmiş bir şair için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz? derlerdi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:37
بَلْ جَآءَ بِٱلْحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:37
Hayır, o (ne şairdi, ne mecnun. O) gerçeği getirmiş ve elçileri de doğrulamıştı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:38
إِنَّكُمْ لَذَآئِقُوا۟ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَلِيمِ
37:38
Siz acı azabı tadacaksınız! - Suleyman Ates (Turkish)
37:39
وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
37:39
Sadece yaptığınız (işler)le cezalanıyorsunuz! - Suleyman Ates (Turkish)
37:40
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:40
Ancak Allah'ın halis kulları bu cezanın dışındadır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:41
أُو۟لَـٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ
37:41
Onlar için bilinen bir rızık vardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:42
فَوَٰكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ
37:42
(Türlü türlü) Meyvalar. Ve onlar ağırlanırlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:43
فِى جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
37:43
Ni'met cennetlerinde. - Suleyman Ates (Turkish)
37:44
عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
37:44
Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:45
يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍۭ
37:45
Önlerinde akan kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:46
بَيْضَآءَ لَذَّةٍ لِّلشَّـٰرِبِينَ
37:46
Berrak, içenlere lezzet veren bir içki. - Suleyman Ates (Turkish)
37:47
لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ
37:47
Onda ne sersemletme var, ne onunla sarhoş olurlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:48
وَعِندَهُمْ قَـٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ عِينٌ
37:48
Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş iri gözlü eşler vardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:49
كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ
37:49
Saklı yumurta gibi bembeyaz eşler. - Suleyman Ates (Turkish)
37:50
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ
37:50
Bunlar birbirine dönmüş soruyorlar: - Suleyman Ates (Turkish)
37:51
قَالَ قَآئِلٌ مِّنْهُمْ إِنِّى كَانَ لِى قَرِينٌ
37:51
Onlardan bir sözcü: "Benim, dedi, bir arkadaşım vardı." - Suleyman Ates (Turkish)
37:52
يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُصَدِّقِينَ
37:52
Derdi ki: 'Sen doğrulayanlardan mısın? - Suleyman Ates (Turkish)
37:53
أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ
37:53
Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi (diriltilip yaptığımız işlere göre) cezalanacağız?' " - Suleyman Ates (Turkish)
37:54
قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
37:54
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:55
فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِى سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
37:55
Baktı onu cehennemin ortasında gördü. - Suleyman Ates (Turkish)
37:56
قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ
37:56
Tallahi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın. - Suleyman Ates (Turkish)
37:57
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ
37:57
Rabbimin ni'meti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum. - Suleyman Ates (Turkish)
37:58
أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
37:58
Biz bir daha ölmeyecek miyiz der. - Suleyman Ates (Turkish)
37:59
إِلَّا مَوْتَتَنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
37:59
Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?! - Suleyman Ates (Turkish)
37:60
إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
37:60
Gerçekten büyük başarı ve mutluluk budur! - Suleyman Ates (Turkish)
37:61
لِمِثْلِ هَـٰذَا فَلْيَعْمَلِ ٱلْعَـٰمِلُونَ
37:61
Çalışanlar bunun için çalışsınlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:62
أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ
37:62
(Nasıl) Ağırlanmak için bu mu hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? - Suleyman Ates (Turkish)
37:63
إِنَّا جَعَلْنَـٰهَا فِتْنَةً لِّلظَّـٰلِمِينَ
37:63
Biz onu zalimler için bir fitne (sınav) yaptık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:64
إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِىٓ أَصْلِ ٱلْجَحِيمِ
37:64
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:65
طَلْعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَـٰطِينِ
37:65
Tomurcukları, şeytanların başları gibidir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:66
فَإِنَّهُمْ لَـَٔاكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
37:66
Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:67
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ
37:67
Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:68
ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى ٱلْجَحِيمِ
37:68
Sonra dönecekleri yer, elbette cehennemdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:69
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا۟ ءَابَآءَهُمْ ضَآلِّينَ
37:69
Çünkü onlar babalarını sapık kimseler buldular. - Suleyman Ates (Turkish)
37:70
فَهُمْ عَلَىٰٓ ءَاثَـٰرِهِمْ يُهْرَعُونَ
37:70
Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:71
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ ٱلْأَوَّلِينَ
37:71
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:72
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
37:72
Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:73
فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلْمُنذَرِينَ
37:73
Bak, o uyarılanların sonu nice oldu. - Suleyman Ates (Turkish)
37:74
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:74
Ancak Allah'ın halis kulları o azabın dışında kaldılar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:75
وَلَقَدْ نَادَىٰنَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ ٱلْمُجِيبُونَ
37:75
Andolsun Nuh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul buyurmuştuk! - Suleyman Ates (Turkish)
37:76
وَنَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥ مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
37:76
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:77
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُۥ هُمُ ٱلْبَاقِينَ
37:77
Yalnız onun zürriyetini kalıcılar yaptık (onlardan başka hepsini helak ettik). - Suleyman Ates (Turkish)
37:78
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:78
Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık: - Suleyman Ates (Turkish)
37:79
سَلَـٰمٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِى ٱلْعَـٰلَمِينَ
37:79
Alemler içinde Nuh'a selam olsun (bütün insanlar onu esenlikle anarlar). - Suleyman Ates (Turkish)
37:80
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:80
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)
37:81
إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:81
Çünkü o bizim, inanan kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:82
ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
37:82
Sonra ötekilerini suda boğduk. - Suleyman Ates (Turkish)
37:83
۞ وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِۦ لَإِبْرَٰهِيمَ
37:83
İbrahim de onun kolundan idi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:84
إِذْ جَآءَ رَبَّهُۥ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
37:84
Zira Rabbine tertemiz bir kalb getirmişti. - Suleyman Ates (Turkish)
37:85
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَاذَا تَعْبُدُونَ
37:85
Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti. - Suleyman Ates (Turkish)
37:86
أَئِفْكًا ءَالِهَةً دُونَ ٱللَّهِ تُرِيدُونَ
37:86
Allah'tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:87
فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
37:87
Alemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir (ki O'na böyle ortaklar koştunuz)? - Suleyman Ates (Turkish)
37:88
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِى ٱلنُّجُومِ
37:88
Yıldızlara bir göz attı: - Suleyman Ates (Turkish)
37:89
فَقَالَ إِنِّى سَقِيمٌ
37:89
Ben hastayım, dedi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:90
فَتَوَلَّوْا۟ عَنْهُ مُدْبِرِينَ
37:90
Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan kaçtılar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:91
فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
37:91
O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misini?" dedi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:92
مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
37:92
Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:93
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًۢا بِٱلْيَمِينِ
37:93
Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:94
فَأَقْبَلُوٓا۟ إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
37:94
(Puta, tapanlar, döndüklerinde putlarını kırılmış görünce) Hemen koşarak ona gittiler. - Suleyman Ates (Turkish)
37:95
قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
37:95
(Elinizle) Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? dedi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:96
وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
37:96
Oysa sizi de, yaptığınız(bu şeyler)i de Allah yaratmıştır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:97
قَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ لَهُۥ بُنْيَـٰنًا فَأَلْقُوهُ فِى ٱلْجَحِيمِ
37:97
Onun için bir bina yapın da onu (o binada) ateşe atın dediler. - Suleyman Ates (Turkish)
37:98
فَأَرَادُوا۟ بِهِۦ كَيْدًا فَجَعَلْنَـٰهُمُ ٱلْأَسْفَلِينَ
37:98
Ona bir tuzak kurmak istediler, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları alçak düşürdük. - Suleyman Ates (Turkish)
37:99
وَقَالَ إِنِّى ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّى سَيَهْدِينِ
37:99
(İbrahim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek." - Suleyman Ates (Turkish)
37:100
رَبِّ هَبْ لِى مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
37:100
Rabbim, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet! - Suleyman Ates (Turkish)
37:101
فَبَشَّرْنَـٰهُ بِغُلَـٰمٍ حَلِيمٍ
37:101
Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:102
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعْىَ قَالَ يَـٰبُنَىَّ إِنِّىٓ أَرَىٰ فِى ٱلْمَنَامِ أَنِّىٓ أَذْبَحُكَ فَٱنظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَـٰٓأَبَتِ ٱفْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
37:102
(Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrahim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:103
فَلَمَّآ أَسْلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلْجَبِينِ
37:103
İkisi de böylece (Allah'ın emrine) teslim olup (İbrahim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, - Suleyman Ates (Turkish)
37:104
وَنَـٰدَيْنَـٰهُ أَن يَـٰٓإِبْرَٰهِيمُ
37:104
Biz ona: "İbrahim!" diye ünledik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:105
قَدْ صَدَّقْتَ ٱلرُّءْيَآ ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:105
Sen rüyayı doğruladın, işte biz, güzel davrananları böyle mükafatlandırırız! - Suleyman Ates (Turkish)
37:106
إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْبَلَـٰٓؤُا۟ ٱلْمُبِينُ
37:106
Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:107
وَفَدَيْنَـٰهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
37:107
Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:108
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:108
Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:109
سَلَـٰمٌ عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ
37:109
(İleride gelecek nesiller): "İbrahim'e selam olsun!" (diyeceklerdi.) - Suleyman Ates (Turkish)
37:110
كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:110
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)
37:111
إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:111
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:112
وَبَشَّرْنَـٰهُ بِإِسْحَـٰقَ نَبِيًّا مِّنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
37:112
Biz ona İshak'ı, iyilerden bir peygamber olarak müjdeledik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:113
وَبَـٰرَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰٓ إِسْحَـٰقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِۦ مُبِينٌ
37:113
Kendisine de, İshak'a da bereketler verdik. Onların neslinden (gelenler arasında) iyi hareket eden de var, açıkça kendisine zulmeden de. - Suleyman Ates (Turkish)
37:114
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
37:114
Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lutuflarda bulunduk. - Suleyman Ates (Turkish)
37:115
وَنَجَّيْنَـٰهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
37:115
Onları ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:116
وَنَصَرْنَـٰهُمْ فَكَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَـٰلِبِينَ
37:116
Onlara yardım ettik de üstün gelenler kendileri oldular. - Suleyman Ates (Turkish)
37:117
وَءَاتَيْنَـٰهُمَا ٱلْكِتَـٰبَ ٱلْمُسْتَبِينَ
37:117
Onlara açık ifadeli Kitabı verdik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:118
وَهَدَيْنَـٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ
37:118
Ve onları doğru yola ilettik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:119
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:119
Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:120
سَلَـٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
37:120
(Hep): "Musa'ya ve Harun'a selam olsun!" (diyeceklerdi). - Suleyman Ates (Turkish)
37:121
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:121
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)
37:122
إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:122
Çünkü ikisi de bizim inanan kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:123
وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:123
İlyas da elçilerdendi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:124
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ
37:124
Kavmine demişti ki: "(Allah'ın azabından) Korunmaz mısınız?" - Suleyman Ates (Turkish)
37:125
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ ٱلْخَـٰلِقِينَ
37:125
Ba'l'e yalvarıyorsunuz da, bırakıyor musunuz, yaratıcıların en güzelini?" - Suleyman Ates (Turkish)
37:126
ٱللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
37:126
Sizin Rabbiniz ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allah'ı? - Suleyman Ates (Turkish)
37:127
فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
37:127
Onu yalanladılar, bundan dolayı onlar (azaba) getirileceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:128
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:128
Yalnız Allah'ın halis kulları azab dışındadırlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:129
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:129
Biz, sonra gelenler arasında ona (İlyas'a da iyi bir ün) bıraktık: - Suleyman Ates (Turkish)
37:130
سَلَـٰمٌ عَلَىٰٓ إِلْ يَاسِينَ
37:130
İlyas'a selam olsun. - Suleyman Ates (Turkish)
37:131
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:131
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)
37:132
إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:132
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:133
وَإِنَّ لُوطًا لَّمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:133
Lut da gönderilen elçilerdendi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:134
إِذْ نَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
37:134
Onu ve ailesini kurtardık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:135
إِلَّا عَجُوزًا فِى ٱلْغَـٰبِرِينَ
37:135
Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan acuze bir kadın hariç. - Suleyman Ates (Turkish)
37:136
ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
37:136
Sonra ötekileri kırdık (geçirdik). - Suleyman Ates (Turkish)
37:137
وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ
37:137
Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz; sabahleyin, - Suleyman Ates (Turkish)
37:138
وَبِٱلَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
37:138
Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:139
وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:139
Yunus da gönderilen elçilerdendi. - Suleyman Ates (Turkish)
37:140
إِذْ أَبَقَ إِلَى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
37:140
Dolu gemiye kaçmıştı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:141
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلْمُدْحَضِينَ
37:141
(Yükü fazla oluğundan gemi taşıyamamış, yolculardan birini denize atmak gerekmişti. Birini atmak üzere gemidekilerle) Kur'a çekti. (Yunus) Yenilenlerden oldu. (Kur'a kendisine isabet etti). - Suleyman Ates (Turkish)
37:142
فَٱلْتَقَمَهُ ٱلْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
37:142
(Yunus, Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) Kendi kendisini kınarken (denize attılar) balık onu yuttu. - Suleyman Ates (Turkish)
37:143
فَلَوْلَآ أَنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلْمُسَبِّحِينَ
37:143
Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, - Suleyman Ates (Turkish)
37:144
لَلَبِثَ فِى بَطْنِهِۦٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
37:144
(İnsanların) Yeniden diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:145
۞ فَنَبَذْنَـٰهُ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٌ
37:145
(Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti, biz de) Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık. - Suleyman Ates (Turkish)
37:146
وَأَنۢبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
37:146
Ve üzerine (gölge yapması için) Bir asma kabak ağacı bitirdik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:147
وَأَرْسَلْنَـٰهُ إِلَىٰ مِا۟ئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
37:147
Ve onu yüz bin insana, ya da daha fazla olanlara elçi gönderdik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:148
فَـَٔامَنُوا۟ فَمَتَّعْنَـٰهُمْ إِلَىٰ حِينٍ
37:148
İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. - Suleyman Ates (Turkish)
37:149
فَٱسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ ٱلْبَنَاتُ وَلَهُمُ ٱلْبَنُونَ
37:149
Şimdi onlara sor: Rabbine kızlar, onlara da oğlanlar mı? - Suleyman Ates (Turkish)
37:150
أَمْ خَلَقْنَا ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ إِنَـٰثًا وَهُمْ شَـٰهِدُونَ
37:150
Yoksa biz melekleri, onların gözleri önünde dişi mi yarattık (ki meleklerin dişi olduğunu söylüyorlar)? - Suleyman Ates (Turkish)
37:151
أَلَآ إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
37:151
İyi bilin, onlar iftiraları yüzünden diyorlar ki: - Suleyman Ates (Turkish)
37:152
وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَـٰذِبُونَ
37:152
Allah doğurdu. Onlar elbette yalancıdırlar. - Suleyman Ates (Turkish)
37:153
أَصْطَفَى ٱلْبَنَاتِ عَلَى ٱلْبَنِينَ
37:153
(Allah) Kızları seçip oğlanlara tercih mi etmiş? - Suleyman Ates (Turkish)
37:154
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
37:154
Size ne oldu, nasıl hüküm veriyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:155
أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
37:155
Hiç mi düşünmüyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)
37:156
أَمْ لَكُمْ سُلْطَـٰنٌ مُّبِينٌ
37:156
Yoksa sizin, (meleklerin, Allah'ın kızları oldukları hakkında) açık bir deliliniz mi var? - Suleyman Ates (Turkish)
37:157
فَأْتُوا۟ بِكِتَـٰبِكُمْ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
37:157
Eğer doğru iseniz Kitabınızı getirin. - Suleyman Ates (Turkish)
37:158
وَجَعَلُوا۟ بَيْنَهُۥ وَبَيْنَ ٱلْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ ٱلْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
37:158
Allah ile cinler arasında bir nesep, (bir soy bağlantısı) uydurdular. Oysa cinler de kendilerinin (yüce divana) getirileceklerini bilmişlerdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:159
سُبْحَـٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
37:159
Haşa Allah, onların taktıkları sıfatlardan (münezzehtir), yücedir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:160
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:160
Fakat Allah'ın temiz kulları hariç (onlar azaba sokulmayacaklardır). - Suleyman Ates (Turkish)
37:161
فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
37:161
(Ey inkarcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız, - Suleyman Ates (Turkish)
37:162
مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَـٰتِنِينَ
37:162
Kandırıp Allah'ın yolundan çıkaramazsınız; - Suleyman Ates (Turkish)
37:163
إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ ٱلْجَحِيمِ
37:163
Cehenneme girecek olandan başkasını. - Suleyman Ates (Turkish)
37:164
وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ
37:164
Bizden herkesin belli bir makamı vardır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:165
وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ
37:165
Biziz, o saf saf dizilenler, biz. - Suleyman Ates (Turkish)
37:166
وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلْمُسَبِّحُونَ
37:166
Biziz, o tesbih edenler, biz. - Suleyman Ates (Turkish)
37:167
وَإِن كَانُوا۟ لَيَقُولُونَ
37:167
Gerçi o(ortakkoşa)nlar şöyle diyorlardı: - Suleyman Ates (Turkish)
37:168
لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
37:168
Eğer yanımızda öncekiler(e gelen Kitap'lar)dan bir uyarı olsaydı. - Suleyman Ates (Turkish)
37:169
لَكُنَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:169
Elbette biz, Allah'ın halis kulları olurduk! - Suleyman Ates (Turkish)
37:170
فَكَفَرُوا۟ بِهِۦ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
37:170
Ama o uyarıyı inkar ettiler, yakında (inkar etmelerinin sonunun nasıl olacağını) bileceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:171
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلْمُرْسَلِينَ
37:171
Gönderilen elçi kullarımıza şu sözümüz geçmişti: - Suleyman Ates (Turkish)
37:172
إِنَّهُمْ لَهُمُ ٱلْمَنصُورُونَ
37:172
Mutlaka zafere ulaştırılanlar kendileri olacaktır. - Suleyman Ates (Turkish)
37:173
وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلْغَـٰلِبُونَ
37:173
Ve galip gelenler, mutlaka bizim ordumuz olacaktır! - Suleyman Ates (Turkish)
37:174
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
37:174
Bir süreye kadar onlardan dön (onların sözlerine aldırış etme). - Suleyman Ates (Turkish)
37:175
وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
37:175
Onları gözetle. Yakında (başlarına neler geleceğini) göreceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:176
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
37:176
Bizim azabımızı mı acele istiyorlar? - Suleyman Ates (Turkish)
37:177
فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلْمُنذَرِينَ
37:177
Fakat o azab yurtlarına indiği zaman uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! - Suleyman Ates (Turkish)
37:178
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
37:178
Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak. - Suleyman Ates (Turkish)
37:179
وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
37:179
Ve (bekle de) gör, onlar da göreceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:180
سُبْحَـٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
37:180
Kudret ve şeref sahibi Rabbin, onların nitelendirmelerinden yücedir. - Suleyman Ates (Turkish)
37:181
وَسَلَـٰمٌ عَلَى ٱلْمُرْسَلِينَ
37:181
Selam, gönderilen elçilere, - Suleyman Ates (Turkish)
37:182
وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
37:182
Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a! - Suleyman Ates (Turkish)