Selected

Original Text
Suleyman Ates

Available Translations

37 Aş-Şāffāt ٱلصَّافَّات

< Previous   182 Āyah   Those who set the Ranks      Next >  

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.

37:1 وَٱلصَّـٰٓفَّـٰتِ صَفًّا
37:1 Andolsun o sıra sıra dizilenlere, - Suleyman Ates (Turkish)

37:2 فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجْرًا
37:2 Bağırıp sürenlere, - Suleyman Ates (Turkish)

37:3 فَٱلتَّـٰلِيَـٰتِ ذِكْرًا
37:3 Zikir okuyanlara, - Suleyman Ates (Turkish)

37:4 إِنَّ إِلَـٰهَكُمْ لَوَٰحِدٌ
37:4 Ki Tanrınız, birdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:5 رَّبُّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ ٱلْمَشَـٰرِقِ
37:5 Göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunanların Rabbi, doğuların da Rabbidir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:6 إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ
37:6 Biz en yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla süsledik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:7 وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَـٰنٍ مَّارِدٍ
37:7 Ve (onu) ita'at dışına çıkan her türlü şeytandan koruduk. - Suleyman Ates (Turkish)

37:8 لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ
37:8 O (şeyta)nlar mele-i A'layı (yüce melekler topluluğunu) dinleyemezler; her yandan kendilerine (ışınlar) atılır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:9 دُحُورًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ
37:9 Kovulurlar. Onlar için sürekli bir azab vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:10 إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
37:10 Yalnız (yüce topluluktan) bir söz kapan olursa, onu da delici bir şihab (ışın)izler. - Suleyman Ates (Turkish)

37:11 فَٱسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَآ ۚ إِنَّا خَلَقْنَـٰهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍۭ
37:11 Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:12 بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
37:12 Hayır sen (bu muhteşem kudrete) hayran kaldın; onlarsa (seninle) alay ediyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:13 وَإِذَا ذُكِّرُوا۟ لَا يَذْكُرُونَ
37:13 Kendilerine öğüt verilse öğüt almıyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:14 وَإِذَا رَأَوْا۟ ءَايَةً يَسْتَسْخِرُونَ
37:14 Bir mu'cize görseler, alay ediyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:15 وَقَالُوٓا۟ إِنْ هَـٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ
37:15 Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. diyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:16 أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
37:16 Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi diriltilecek mişiz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:17 أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
37:17 Evvelki atalarımız da mı? - Suleyman Ates (Turkish)

37:18 قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ
37:18 De ki: "Evet siz aşağılanarak (diriltileceksiniz)!" - Suleyman Ates (Turkish)

37:19 فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌ وَٰحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ
37:19 O (iş) sadece korkunç bir sesten ibarettir: Hemen onlar (diriltilmiş olarak) bakıyorlardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:20 وَقَالُوا۟ يَـٰوَيْلَنَا هَـٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ
37:20 Vah bize, bu ceza günüdür! dediler. - Suleyman Ates (Turkish)

37:21 هَـٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
37:21 Bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm günüdür! - Suleyman Ates (Turkish)

37:22 ۞ ٱحْشُرُوا۟ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
37:22 (Yüce Allah meleklerine emreder): "Toplayın o zalimleri, onların eşlerini ve taptıklarını." - Suleyman Ates (Turkish)

37:23 مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ
37:23 Allah'tan başka. Onları cehennemin yoluna götürün! - Suleyman Ates (Turkish)

37:24 وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ
37:24 Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:25 مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
37:25 Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:26 بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
37:26 (Başları öne eğik, utançtan yüzleri kızarmış. Cevap verecek durumda değillerdir). Hayır, onlar o gün teslim olmuşlardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:27 وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ
37:27 Birbirlerine döndüler, soruyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:28 قَالُوٓا۟ إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ ٱلْيَمِينِ
37:28 (Uyanlar, uydukları adamlara) Dediler ki: "Siz bize sağdan gelir(güvendiğimiz yandan bize sokulup vesvese verir)diniz." - Suleyman Ates (Turkish)

37:29 قَالُوا۟ بَل لَّمْ تَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
37:29 (Ötekiler de): "Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz." - Suleyman Ates (Turkish)

37:30 وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَـٰنٍۭ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَـٰغِينَ
37:30 Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplum idiniz. - Suleyman Ates (Turkish)

37:31 فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَآ ۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ
37:31 Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı mutlaka) tadacağız! - Suleyman Ates (Turkish)

37:32 فَأَغْوَيْنَـٰكُمْ إِنَّا كُنَّا غَـٰوِينَ
37:32 Sizi azdırdık, çünkü biz kendimiz azmıştık(siz de bize uyunca azmış oldunuz). - Suleyman Ates (Turkish)

37:33 فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
37:33 O gün onlar azab (çekme)de ortaktırlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:34 إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ
37:34 İşte biz, suçlulara böyle yaparız. - Suleyman Ates (Turkish)

37:35 إِنَّهُمْ كَانُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
37:35 Çünkü onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur!" dendiği zaman büyüklük taslarlardı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:36 وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓا۟ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍۭ
37:36 Cinlenmiş bir şair için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz? derlerdi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:37 بَلْ جَآءَ بِٱلْحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:37 Hayır, o (ne şairdi, ne mecnun. O) gerçeği getirmiş ve elçileri de doğrulamıştı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:38 إِنَّكُمْ لَذَآئِقُوا۟ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَلِيمِ
37:38 Siz acı azabı tadacaksınız! - Suleyman Ates (Turkish)

37:39 وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
37:39 Sadece yaptığınız (işler)le cezalanıyorsunuz! - Suleyman Ates (Turkish)

37:40 إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:40 Ancak Allah'ın halis kulları bu cezanın dışındadır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:41 أُو۟لَـٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ
37:41 Onlar için bilinen bir rızık vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:42 فَوَٰكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ
37:42 (Türlü türlü) Meyvalar. Ve onlar ağırlanırlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:43 فِى جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
37:43 Ni'met cennetlerinde. - Suleyman Ates (Turkish)

37:44 عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
37:44 Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:45 يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍۭ
37:45 Önlerinde akan kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:46 بَيْضَآءَ لَذَّةٍ لِّلشَّـٰرِبِينَ
37:46 Berrak, içenlere lezzet veren bir içki. - Suleyman Ates (Turkish)

37:47 لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ
37:47 Onda ne sersemletme var, ne onunla sarhoş olurlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:48 وَعِندَهُمْ قَـٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ عِينٌ
37:48 Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş iri gözlü eşler vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:49 كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ
37:49 Saklı yumurta gibi bembeyaz eşler. - Suleyman Ates (Turkish)

37:50 فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ
37:50 Bunlar birbirine dönmüş soruyorlar: - Suleyman Ates (Turkish)

37:51 قَالَ قَآئِلٌ مِّنْهُمْ إِنِّى كَانَ لِى قَرِينٌ
37:51 Onlardan bir sözcü: "Benim, dedi, bir arkadaşım vardı." - Suleyman Ates (Turkish)

37:52 يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُصَدِّقِينَ
37:52 Derdi ki: 'Sen doğrulayanlardan mısın? - Suleyman Ates (Turkish)

37:53 أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ
37:53 Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi (diriltilip yaptığımız işlere göre) cezalanacağız?' " - Suleyman Ates (Turkish)

37:54 قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
37:54 (Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:55 فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِى سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
37:55 Baktı onu cehennemin ortasında gördü. - Suleyman Ates (Turkish)

37:56 قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ
37:56 Tallahi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın. - Suleyman Ates (Turkish)

37:57 وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ
37:57 Rabbimin ni'meti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum. - Suleyman Ates (Turkish)

37:58 أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
37:58 Biz bir daha ölmeyecek miyiz der. - Suleyman Ates (Turkish)

37:59 إِلَّا مَوْتَتَنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
37:59 Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?! - Suleyman Ates (Turkish)

37:60 إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
37:60 Gerçekten büyük başarı ve mutluluk budur! - Suleyman Ates (Turkish)

37:61 لِمِثْلِ هَـٰذَا فَلْيَعْمَلِ ٱلْعَـٰمِلُونَ
37:61 Çalışanlar bunun için çalışsınlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:62 أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ
37:62 (Nasıl) Ağırlanmak için bu mu hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? - Suleyman Ates (Turkish)

37:63 إِنَّا جَعَلْنَـٰهَا فِتْنَةً لِّلظَّـٰلِمِينَ
37:63 Biz onu zalimler için bir fitne (sınav) yaptık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:64 إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِىٓ أَصْلِ ٱلْجَحِيمِ
37:64 O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:65 طَلْعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَـٰطِينِ
37:65 Tomurcukları, şeytanların başları gibidir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:66 فَإِنَّهُمْ لَـَٔاكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
37:66 Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:67 ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ
37:67 Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:68 ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى ٱلْجَحِيمِ
37:68 Sonra dönecekleri yer, elbette cehennemdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:69 إِنَّهُمْ أَلْفَوْا۟ ءَابَآءَهُمْ ضَآلِّينَ
37:69 Çünkü onlar babalarını sapık kimseler buldular. - Suleyman Ates (Turkish)

37:70 فَهُمْ عَلَىٰٓ ءَاثَـٰرِهِمْ يُهْرَعُونَ
37:70 Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:71 وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ ٱلْأَوَّلِينَ
37:71 Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:72 وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
37:72 Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:73 فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلْمُنذَرِينَ
37:73 Bak, o uyarılanların sonu nice oldu. - Suleyman Ates (Turkish)

37:74 إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:74 Ancak Allah'ın halis kulları o azabın dışında kaldılar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:75 وَلَقَدْ نَادَىٰنَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ ٱلْمُجِيبُونَ
37:75 Andolsun Nuh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul buyurmuştuk! - Suleyman Ates (Turkish)

37:76 وَنَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥ مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
37:76 Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:77 وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُۥ هُمُ ٱلْبَاقِينَ
37:77 Yalnız onun zürriyetini kalıcılar yaptık (onlardan başka hepsini helak ettik). - Suleyman Ates (Turkish)

37:78 وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:78 Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık: - Suleyman Ates (Turkish)

37:79 سَلَـٰمٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِى ٱلْعَـٰلَمِينَ
37:79 Alemler içinde Nuh'a selam olsun (bütün insanlar onu esenlikle anarlar). - Suleyman Ates (Turkish)

37:80 إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:80 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)

37:81 إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:81 Çünkü o bizim, inanan kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:82 ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
37:82 Sonra ötekilerini suda boğduk. - Suleyman Ates (Turkish)

37:83 ۞ وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِۦ لَإِبْرَٰهِيمَ
37:83 İbrahim de onun kolundan idi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:84 إِذْ جَآءَ رَبَّهُۥ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
37:84 Zira Rabbine tertemiz bir kalb getirmişti. - Suleyman Ates (Turkish)

37:85 إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَاذَا تَعْبُدُونَ
37:85 Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti. - Suleyman Ates (Turkish)

37:86 أَئِفْكًا ءَالِهَةً دُونَ ٱللَّهِ تُرِيدُونَ
37:86 Allah'tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:87 فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
37:87 Alemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir (ki O'na böyle ortaklar koştunuz)? - Suleyman Ates (Turkish)

37:88 فَنَظَرَ نَظْرَةً فِى ٱلنُّجُومِ
37:88 Yıldızlara bir göz attı: - Suleyman Ates (Turkish)

37:89 فَقَالَ إِنِّى سَقِيمٌ
37:89 Ben hastayım, dedi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:90 فَتَوَلَّوْا۟ عَنْهُ مُدْبِرِينَ
37:90 Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan kaçtılar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:91 فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
37:91 O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misini?" dedi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:92 مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
37:92 Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:93 فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًۢا بِٱلْيَمِينِ
37:93 Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:94 فَأَقْبَلُوٓا۟ إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
37:94 (Puta, tapanlar, döndüklerinde putlarını kırılmış görünce) Hemen koşarak ona gittiler. - Suleyman Ates (Turkish)

37:95 قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
37:95 (Elinizle) Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? dedi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:96 وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
37:96 Oysa sizi de, yaptığınız(bu şeyler)i de Allah yaratmıştır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:97 قَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ لَهُۥ بُنْيَـٰنًا فَأَلْقُوهُ فِى ٱلْجَحِيمِ
37:97 Onun için bir bina yapın da onu (o binada) ateşe atın dediler. - Suleyman Ates (Turkish)

37:98 فَأَرَادُوا۟ بِهِۦ كَيْدًا فَجَعَلْنَـٰهُمُ ٱلْأَسْفَلِينَ
37:98 Ona bir tuzak kurmak istediler, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları alçak düşürdük. - Suleyman Ates (Turkish)

37:99 وَقَالَ إِنِّى ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّى سَيَهْدِينِ
37:99 (İbrahim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek." - Suleyman Ates (Turkish)

37:100 رَبِّ هَبْ لِى مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
37:100 Rabbim, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet! - Suleyman Ates (Turkish)

37:101 فَبَشَّرْنَـٰهُ بِغُلَـٰمٍ حَلِيمٍ
37:101 Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:102 فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعْىَ قَالَ يَـٰبُنَىَّ إِنِّىٓ أَرَىٰ فِى ٱلْمَنَامِ أَنِّىٓ أَذْبَحُكَ فَٱنظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَـٰٓأَبَتِ ٱفْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
37:102 (Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrahim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:103 فَلَمَّآ أَسْلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلْجَبِينِ
37:103 İkisi de böylece (Allah'ın emrine) teslim olup (İbrahim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, - Suleyman Ates (Turkish)

37:104 وَنَـٰدَيْنَـٰهُ أَن يَـٰٓإِبْرَٰهِيمُ
37:104 Biz ona: "İbrahim!" diye ünledik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:105 قَدْ صَدَّقْتَ ٱلرُّءْيَآ ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:105 Sen rüyayı doğruladın, işte biz, güzel davrananları böyle mükafatlandırırız! - Suleyman Ates (Turkish)

37:106 إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْبَلَـٰٓؤُا۟ ٱلْمُبِينُ
37:106 Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:107 وَفَدَيْنَـٰهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
37:107 Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:108 وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:108 Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:109 سَلَـٰمٌ عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ
37:109 (İleride gelecek nesiller): "İbrahim'e selam olsun!" (diyeceklerdi.) - Suleyman Ates (Turkish)

37:110 كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:110 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)

37:111 إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:111 Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:112 وَبَشَّرْنَـٰهُ بِإِسْحَـٰقَ نَبِيًّا مِّنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
37:112 Biz ona İshak'ı, iyilerden bir peygamber olarak müjdeledik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:113 وَبَـٰرَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰٓ إِسْحَـٰقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِۦ مُبِينٌ
37:113 Kendisine de, İshak'a da bereketler verdik. Onların neslinden (gelenler arasında) iyi hareket eden de var, açıkça kendisine zulmeden de. - Suleyman Ates (Turkish)

37:114 وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
37:114 Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lutuflarda bulunduk. - Suleyman Ates (Turkish)

37:115 وَنَجَّيْنَـٰهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
37:115 Onları ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:116 وَنَصَرْنَـٰهُمْ فَكَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَـٰلِبِينَ
37:116 Onlara yardım ettik de üstün gelenler kendileri oldular. - Suleyman Ates (Turkish)

37:117 وَءَاتَيْنَـٰهُمَا ٱلْكِتَـٰبَ ٱلْمُسْتَبِينَ
37:117 Onlara açık ifadeli Kitabı verdik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:118 وَهَدَيْنَـٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ
37:118 Ve onları doğru yola ilettik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:119 وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:119 Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:120 سَلَـٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
37:120 (Hep): "Musa'ya ve Harun'a selam olsun!" (diyeceklerdi). - Suleyman Ates (Turkish)

37:121 إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:121 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)

37:122 إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:122 Çünkü ikisi de bizim inanan kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:123 وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:123 İlyas da elçilerdendi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:124 إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ
37:124 Kavmine demişti ki: "(Allah'ın azabından) Korunmaz mısınız?" - Suleyman Ates (Turkish)

37:125 أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ ٱلْخَـٰلِقِينَ
37:125 Ba'l'e yalvarıyorsunuz da, bırakıyor musunuz, yaratıcıların en güzelini?" - Suleyman Ates (Turkish)

37:126 ٱللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
37:126 Sizin Rabbiniz ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allah'ı? - Suleyman Ates (Turkish)

37:127 فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
37:127 Onu yalanladılar, bundan dolayı onlar (azaba) getirileceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:128 إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:128 Yalnız Allah'ın halis kulları azab dışındadırlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:129 وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
37:129 Biz, sonra gelenler arasında ona (İlyas'a da iyi bir ün) bıraktık: - Suleyman Ates (Turkish)

37:130 سَلَـٰمٌ عَلَىٰٓ إِلْ يَاسِينَ
37:130 İlyas'a selam olsun. - Suleyman Ates (Turkish)

37:131 إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
37:131 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. - Suleyman Ates (Turkish)

37:132 إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
37:132 Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:133 وَإِنَّ لُوطًا لَّمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:133 Lut da gönderilen elçilerdendi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:134 إِذْ نَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
37:134 Onu ve ailesini kurtardık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:135 إِلَّا عَجُوزًا فِى ٱلْغَـٰبِرِينَ
37:135 Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan acuze bir kadın hariç. - Suleyman Ates (Turkish)

37:136 ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
37:136 Sonra ötekileri kırdık (geçirdik). - Suleyman Ates (Turkish)

37:137 وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ
37:137 Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz; sabahleyin, - Suleyman Ates (Turkish)

37:138 وَبِٱلَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
37:138 Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:139 وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
37:139 Yunus da gönderilen elçilerdendi. - Suleyman Ates (Turkish)

37:140 إِذْ أَبَقَ إِلَى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
37:140 Dolu gemiye kaçmıştı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:141 فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلْمُدْحَضِينَ
37:141 (Yükü fazla oluğundan gemi taşıyamamış, yolculardan birini denize atmak gerekmişti. Birini atmak üzere gemidekilerle) Kur'a çekti. (Yunus) Yenilenlerden oldu. (Kur'a kendisine isabet etti). - Suleyman Ates (Turkish)

37:142 فَٱلْتَقَمَهُ ٱلْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
37:142 (Yunus, Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) Kendi kendisini kınarken (denize attılar) balık onu yuttu. - Suleyman Ates (Turkish)

37:143 فَلَوْلَآ أَنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلْمُسَبِّحِينَ
37:143 Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, - Suleyman Ates (Turkish)

37:144 لَلَبِثَ فِى بَطْنِهِۦٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
37:144 (İnsanların) Yeniden diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:145 ۞ فَنَبَذْنَـٰهُ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٌ
37:145 (Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti, biz de) Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık. - Suleyman Ates (Turkish)

37:146 وَأَنۢبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
37:146 Ve üzerine (gölge yapması için) Bir asma kabak ağacı bitirdik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:147 وَأَرْسَلْنَـٰهُ إِلَىٰ مِا۟ئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
37:147 Ve onu yüz bin insana, ya da daha fazla olanlara elçi gönderdik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:148 فَـَٔامَنُوا۟ فَمَتَّعْنَـٰهُمْ إِلَىٰ حِينٍ
37:148 İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. - Suleyman Ates (Turkish)

37:149 فَٱسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ ٱلْبَنَاتُ وَلَهُمُ ٱلْبَنُونَ
37:149 Şimdi onlara sor: Rabbine kızlar, onlara da oğlanlar mı? - Suleyman Ates (Turkish)

37:150 أَمْ خَلَقْنَا ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ إِنَـٰثًا وَهُمْ شَـٰهِدُونَ
37:150 Yoksa biz melekleri, onların gözleri önünde dişi mi yarattık (ki meleklerin dişi olduğunu söylüyorlar)? - Suleyman Ates (Turkish)

37:151 أَلَآ إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
37:151 İyi bilin, onlar iftiraları yüzünden diyorlar ki: - Suleyman Ates (Turkish)

37:152 وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَـٰذِبُونَ
37:152 Allah doğurdu. Onlar elbette yalancıdırlar. - Suleyman Ates (Turkish)

37:153 أَصْطَفَى ٱلْبَنَاتِ عَلَى ٱلْبَنِينَ
37:153 (Allah) Kızları seçip oğlanlara tercih mi etmiş? - Suleyman Ates (Turkish)

37:154 مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
37:154 Size ne oldu, nasıl hüküm veriyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:155 أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
37:155 Hiç mi düşünmüyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

37:156 أَمْ لَكُمْ سُلْطَـٰنٌ مُّبِينٌ
37:156 Yoksa sizin, (meleklerin, Allah'ın kızları oldukları hakkında) açık bir deliliniz mi var? - Suleyman Ates (Turkish)

37:157 فَأْتُوا۟ بِكِتَـٰبِكُمْ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
37:157 Eğer doğru iseniz Kitabınızı getirin. - Suleyman Ates (Turkish)

37:158 وَجَعَلُوا۟ بَيْنَهُۥ وَبَيْنَ ٱلْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ ٱلْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
37:158 Allah ile cinler arasında bir nesep, (bir soy bağlantısı) uydurdular. Oysa cinler de kendilerinin (yüce divana) getirileceklerini bilmişlerdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:159 سُبْحَـٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
37:159 Haşa Allah, onların taktıkları sıfatlardan (münezzehtir), yücedir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:160 إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:160 Fakat Allah'ın temiz kulları hariç (onlar azaba sokulmayacaklardır). - Suleyman Ates (Turkish)

37:161 فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
37:161 (Ey inkarcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız, - Suleyman Ates (Turkish)

37:162 مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَـٰتِنِينَ
37:162 Kandırıp Allah'ın yolundan çıkaramazsınız; - Suleyman Ates (Turkish)

37:163 إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ ٱلْجَحِيمِ
37:163 Cehenneme girecek olandan başkasını. - Suleyman Ates (Turkish)

37:164 وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ
37:164 Bizden herkesin belli bir makamı vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:165 وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ
37:165 Biziz, o saf saf dizilenler, biz. - Suleyman Ates (Turkish)

37:166 وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلْمُسَبِّحُونَ
37:166 Biziz, o tesbih edenler, biz. - Suleyman Ates (Turkish)

37:167 وَإِن كَانُوا۟ لَيَقُولُونَ
37:167 Gerçi o(ortakkoşa)nlar şöyle diyorlardı: - Suleyman Ates (Turkish)

37:168 لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
37:168 Eğer yanımızda öncekiler(e gelen Kitap'lar)dan bir uyarı olsaydı. - Suleyman Ates (Turkish)

37:169 لَكُنَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
37:169 Elbette biz, Allah'ın halis kulları olurduk! - Suleyman Ates (Turkish)

37:170 فَكَفَرُوا۟ بِهِۦ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
37:170 Ama o uyarıyı inkar ettiler, yakında (inkar etmelerinin sonunun nasıl olacağını) bileceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:171 وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلْمُرْسَلِينَ
37:171 Gönderilen elçi kullarımıza şu sözümüz geçmişti: - Suleyman Ates (Turkish)

37:172 إِنَّهُمْ لَهُمُ ٱلْمَنصُورُونَ
37:172 Mutlaka zafere ulaştırılanlar kendileri olacaktır. - Suleyman Ates (Turkish)

37:173 وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلْغَـٰلِبُونَ
37:173 Ve galip gelenler, mutlaka bizim ordumuz olacaktır! - Suleyman Ates (Turkish)

37:174 فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
37:174 Bir süreye kadar onlardan dön (onların sözlerine aldırış etme). - Suleyman Ates (Turkish)

37:175 وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
37:175 Onları gözetle. Yakında (başlarına neler geleceğini) göreceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:176 أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
37:176 Bizim azabımızı mı acele istiyorlar? - Suleyman Ates (Turkish)

37:177 فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلْمُنذَرِينَ
37:177 Fakat o azab yurtlarına indiği zaman uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! - Suleyman Ates (Turkish)

37:178 وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
37:178 Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak. - Suleyman Ates (Turkish)

37:179 وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
37:179 Ve (bekle de) gör, onlar da göreceklerdir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:180 سُبْحَـٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
37:180 Kudret ve şeref sahibi Rabbin, onların nitelendirmelerinden yücedir. - Suleyman Ates (Turkish)

37:181 وَسَلَـٰمٌ عَلَى ٱلْمُرْسَلِينَ
37:181 Selam, gönderilen elçilere, - Suleyman Ates (Turkish)

37:182 وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
37:182 Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a! - Suleyman Ates (Turkish)