Selected
Original Text
Abdulbaki Golpinarli
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
54:1
ٱقْتَرَبَتِ ٱلسَّاعَةُ وَٱنشَقَّ ٱلْقَمَرُ
54:1
Yaklaştı kıyamet ve yarıldı ay. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:2
وَإِن يَرَوْا۟ ءَايَةً يُعْرِضُوا۟ وَيَقُولُوا۟ سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ
54:2
Ve onlar, bir delil gördüler mi yüz çevirirler de sürüp giden bir büyü derler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:3
وَكَذَّبُوا۟ وَٱتَّبَعُوٓا۟ أَهْوَآءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
54:3
Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:4
وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّنَ ٱلْأَنۢبَآءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ
54:4
Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:5
حِكْمَةٌۢ بَـٰلِغَةٌ ۖ فَمَا تُغْنِ ٱلنُّذُرُ
54:5
Yüksek hikmet vardı, derken korkutuşlar fayda vermedi gitti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:6
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ ٱلدَّاعِ إِلَىٰ شَىْءٍ نُّكُرٍ
54:6
Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:7
خُشَّعًا أَبْصَـٰرُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ
54:7
Gözleri yerde, kabirlerden çıkarlar, sanki onlar, dağılmış çekirgelerdir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:8
مُّهْطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِ ۖ يَقُولُ ٱلْكَـٰفِرُونَ هَـٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
54:8
Yönelirler çağırana; kafirler, bugün derler, ne de zorlu gün. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:9
۞ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا۟ عَبْدَنَا وَقَالُوا۟ مَجْنُونٌ وَٱزْدُجِرَ
54:9
Onlardan önce Nuh kavmi de kulumuzu yalanlamıştı ve delil dediler ona, pek fena incittiler onu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:10
فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَغْلُوبٌ فَٱنتَصِرْ
54:10
Derken Rabbine dua etti: Şüphe yok ki altoldum ben, artık sen yardım et bana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:11
فَفَتَحْنَآ أَبْوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٍ مُّنْهَمِرٍ
54:11
Derken açtık göklerin kapılarını da şarıl şarıl ardı gelmez yağmurlar yağdırdık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:12
وَفَجَّرْنَا ٱلْأَرْضَ عُيُونًا فَٱلْتَقَى ٱلْمَآءُ عَلَىٰٓ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ
54:12
Ve yerden de sular fışkırttık, derken sular, mukadder bir emre göre birleşti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:13
وَحَمَلْنَـٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍ وَدُسُرٍ
54:13
Ve onu, tahtalardan yapılmış ve mıhlarla kenetlenmiş bir gemide taşıdık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:14
تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءً لِّمَن كَانَ كُفِرَ
54:14
Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükafattı nankörlük görene. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:15
وَلَقَد تَّرَكْنَـٰهَآ ءَايَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:15
Ve andolsun ki bir delil olarak bıraktık onu, fakat bir ibret alan mı var? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:16
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:16
Derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:17
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:17
Ve andolsun öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:18
كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:18
Âd da yalanlamıştı, derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:19
إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِى يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ
54:19
Şüphe yok ki sürüp giden uğursuz bir günde onlara bir kasırgadır yolladık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:20
تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ
54:20
Onları kökünden koparmadaydı, sanki köklerinden kopup baş aşağı devrilen hurma kütükleriydi onlar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:21
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:21
Derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:22
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:22
Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:23
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ
54:23
Semud da korkutucuları yalanladı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:24
فَقَالُوٓا۟ أَبَشَرًا مِّنَّا وَٰحِدًا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذًا لَّفِى ضَلَـٰلٍ وَسُعُرٍ
54:24
Derken bizden bir adama mı uyacağız dediler, gerçekten de o zaman elbette sapıklığa düşeriz, ateşlere yanarkavruluruz. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:25
أَءُلْقِىَ ٱلذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنۢ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ
54:25
Vahiy, içimizden gelegele ona mı geliyor? Hayır, o, yalancı kendini beğenmiş birisi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:26
سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ ٱلْكَذَّابُ ٱلْأَشِرُ
54:26
Yarın bilirler kimmiş yalancı kendini beğenmiş. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:27
إِنَّا مُرْسِلُوا۟ ٱلنَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَٱرْتَقِبْهُمْ وَٱصْطَبِرْ
54:27
Şüphe yok ki onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz, artık gözetle onları ve dayan. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:28
وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ ٱلْمَآءَ قِسْمَةٌۢ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ
54:28
Ve haber ver onlara, su, aralarında paylaştırılmıştır, her bölük, nöbetinde hazır olur, su alır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:29
فَنَادَوْا۟ صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ
54:29
Derken arkadaşlarına seslendiler, derken kılıcını çekti de devenin ayaklarını kesti, öldürdü. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:30
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:30
Derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:31
إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَٰحِدَةً فَكَانُوا۟ كَهَشِيمِ ٱلْمُحْتَظِرِ
54:31
Gerçekten de bir bağırış gönderdik onlara, derken hayvan ağılına konan çalıya çırpıya döndüler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:32
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:32
Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:33
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۭ بِٱلنُّذُرِ
54:33
Lut kavmi de korkutucuları yalanladılar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:34
إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ ۖ نَّجَّيْنَـٰهُم بِسَحَرٍ
54:34
Gerçekten de, Lut'un ailesi müstesna, onlara taş yağdıran bir yel gönderdik, Lut'un ailesini de bir seher çağı kurtardık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:35
نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى مَن شَكَرَ
54:35
Katımızdan bir nimet olarak; işte böyle mükafatlandırırız şükredeni. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:36
وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا۟ بِٱلنُّذُرِ
54:36
Ve andolsun ki o, bizim helakimizle korkutmuştu onları da onlar, bu korkutuşlardan şüpheye düşmüşlerdi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:37
وَلَقَدْ رَٰوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِۦ فَطَمَسْنَآ أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:37
Ve gerçekten de onun konuklarını istemişlerdi de biz, kör edivermiştik gözlerini, artık tadın azabımı ve korkutuşlarımın sonucunu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:38
وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ
54:38
Ve andolsun ki bir sabah çağı üstlerine bir azap çöküvermişti onların. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:39
فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:39
Artık tadın azabımı ve korkutuşlarımı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:40
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:40
Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:41
وَلَقَدْ جَآءَ ءَالَ فِرْعَوْنَ ٱلنُّذُرُ
54:41
Ve andolsun ki Firavun soyuna da korkutucular gelmişti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:42
كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَـٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَـٰهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ
54:42
Bütün delillerimizi yalanladılar, derken onları üstün ve mutlak kudretli bir helak edişle helak ediverdik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:43
أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُو۟لَـٰٓئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَآءَةٌ فِى ٱلزُّبُرِ
54:43
Sizin kafirleriniz, onlardan hayırlı mı, yoksa kitaplarda bir kurtuluş mu var size? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:44
أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ
54:44
Yoksa biz, birbirine yardım eden bir topluluğuz mu derler? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:45
سَيُهْزَمُ ٱلْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ
54:45
O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve ardını dönüp kaçacak. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:46
بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَٱلسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ
54:46
Onlara vaadedilen azabın mukadder zamanı kıyamettir ve kıyametin azabı, daha da zararlıdır ve daha da acı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:47
إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى ضَلَـٰلٍ وَسُعُرٍ
54:47
Şüphe yok ki suçlular, sapıklık içinde ve yakıp kavuran ateşlerdedir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:48
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِى ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا۟ مَسَّ سَقَرَ
54:48
O gün, yüzüstü ateşe sürüklenip atılırlar; tadın bakalım, cehennemin yakışını. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:49
إِنَّا كُلَّ شَىْءٍ خَلَقْنَـٰهُ بِقَدَرٍ
54:49
Şüphe yok ki biz; her şeyi, bilgimizde mukadder olduğu gibi ve zamanında yarattık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:50
وَمَآ أَمْرُنَآ إِلَّا وَٰحِدَةٌ كَلَمْحٍۭ بِٱلْبَصَرِ
54:50
Ve bizim emrimiz, birdir, ancak bir göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:51
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَآ أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:51
Ve andolsun ki taraftarlarınızı da helak ettik, fakat bir ibret alan mı var? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:52
وَكُلُّ شَىْءٍ فَعَلُوهُ فِى ٱلزُّبُرِ
54:52
Ve işledikleri her şey, kitaplardadır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:53
وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُّسْتَطَرٌ
54:53
Ve küçük, büyük, hepsi de yazılıdır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:54
إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّـٰتٍ وَنَهَرٍ
54:54
Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir, ırmakların başlarında. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
54:55
فِى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍۭ
54:55
Gerçeklik makamında, çok kudretli bir büyük padişah katında. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)