Selected
                        Original Text
                        
                    
                
                    
                        Edip Yüksel
                        
                        
                        
                    
                
                Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
                    بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
                
                
                    In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
                
            
                    56:1
                    إِذَا وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ
                
                
                
                
                
                    56:1
                    Kaçınılmaz olay gerçekleştiği zaman,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:2
                    لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
                
                
                
                
                
                    56:2
                    Onun gerçekleşmesini artık yalanlayan çıkmaz.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:3
                    خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ
                
                
                
                
                
                    56:3
                    O alçaltıcıdır, yücelticidir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:4
                    إِذَا رُجَّتِ ٱلْأَرْضُ رَجًّا
                
                
                
                
                
                    56:4
                    Yerin sallanıp sarsılacağı,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:5
                    وَبُسَّتِ ٱلْجِبَالُ بَسًّا
                
                
                
                
                
                    56:5
                    Ve dağların paramparça edileceği zaman,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:6
                    فَكَانَتْ هَبَآءً مُّنۢبَثًّا
                
                
                
                
                
                    56:6
                    Artık o toz duman haline gelmiştir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:7
                    وَكُنتُمْ أَزْوَٰجًا ثَلَـٰثَةً
                
                
                
                
                
                    56:7
                    Sizler de üç bölüme ayrılırsınız.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:8
                    فَأَصْحَـٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ
                
                
                
                
                
                    56:8
                    Mutlular ne kadar da mutludurlar!  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:9
                    وَأَصْحَـٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ
                
                
                
                
                
                    56:9
                    Mutsuzlar ne kadar da mutsuzdurlar!  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:10
                    وَٱلسَّـٰبِقُونَ ٱلسَّـٰبِقُونَ
                
                
                
                
                
                    56:10
                    Bir de ileri geçen öncü elitler vardır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:11
                    أُو۟لَـٰٓئِكَ ٱلْمُقَرَّبُونَ
                
                
                
                
                
                    56:11
                    Onlar (Tanrı'ya) yaklaştırılanlardır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:12
                    فِى جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
                
                
                
                
                
                    56:12
                    Nimet cennetlerinde (bahçelerinde)...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:13
                    ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
                
                
                
                
                
                    56:13
                    Onların büyük bir kısmı önceki nesillerden,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:14
                    وَقَلِيلٌ مِّنَ ٱلْـَٔاخِرِينَ
                
                
                
                
                
                    56:14
                    Küçük bir kısmı da sonraki nesillerdendir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:15
                    عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
                
                
                
                
                
                    56:15
                    Lüks mobilyalar üzerinde,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:16
                    مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَـٰبِلِينَ
                
                
                
                
                
                    56:16
                    Karşılıklı yaslanmışlardır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:17
                    يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌ مُّخَلَّدُونَ
                
                
                
                
                
                    56:17
                    Onlara ölümsüz gençler servis yaparlar.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:18
                    بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
                
                
                
                
                
                    56:18
                    Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:19
                    لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
                
                
                
                
                
                    56:19
                    Ne ara verirler ne de yorulurlar.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:20
                    وَفَـٰكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
                
                
                
                
                
                    56:20
                    Ve beğendikleri meyveler...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:21
                    وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
                
                
                
                
                
                    56:21
                    Canlarının çektiği kuş etleri...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:22
                    وَحُورٌ عِينٌ
                
                
                
                
                
                    56:22
                    Güzel eşler...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:23
                    كَأَمْثَـٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ
                
                
                
                
                
                    56:23
                    Korunmuş inciler gibi...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:24
                    جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
                
                
                
                
                
                    56:24
                    Yapmış olduklarına bir karşılık olarak verilir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:25
                    لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
                
                
                
                
                
                    56:25
                    Orada ne bir saçmalık, ne de günaha sokan bir söz işitmezler.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:26
                    إِلَّا قِيلًا سَلَـٰمًا سَلَـٰمًا
                
                
                
                
                
                    56:26
                    Sadece, "Selam, selam," derler.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:27
                    وَأَصْحَـٰبُ ٱلْيَمِينِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلْيَمِينِ
                
                
                
                
                
                    56:27
                    Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar!  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:28
                    فِى سِدْرٍ مَّخْضُودٍ
                
                
                
                
                
                    56:28
                    Dikensiz meyve ağaçları,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:29
                    وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
                
                
                
                
                
                    56:29
                    Salkımları sarkmış muz ağaçları,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:30
                    وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
                
                
                
                
                
                    56:30
                    Uzamış gölgeler,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:31
                    وَمَآءٍ مَّسْكُوبٍ
                
                
                
                
                
                    56:31
                    Fışkıran sular,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:32
                    وَفَـٰكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
                
                
                
                
                
                    56:32
                    Ve bol meyveler içindedirler.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:33
                    لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
                
                
                
                
                
                    56:33
                    Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler!  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:34
                    وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
                
                
                
                
                
                    56:34
                    Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar üzerindedirler.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:35
                    إِنَّآ أَنشَأْنَـٰهُنَّ إِنشَآءً
                
                
                
                
                
                    56:35
                    Biz kadınları yeniden biçimlendirdik.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:36
                    فَجَعَلْنَـٰهُنَّ أَبْكَارًا
                
                
                
                
                
                    56:36
                    Onları, gençleştirdik.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:37
                    عُرُبًا أَتْرَابًا
                
                
                
                
                
                    56:37
                    Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:38
                    لِّأَصْحَـٰبِ ٱلْيَمِينِ
                
                
                
                
                
                    56:38
                    Sağ tarafta olanlar içindir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:39
                    ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
                
                
                
                
                
                    56:39
                    Onların bir çoğu önceki nesillerdendir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:40
                    وَثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْـَٔاخِرِينَ
                
                
                
                
                
                    56:40
                    Onların bir çoğu da sonraki nesillerdendir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:41
                    وَأَصْحَـٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلشِّمَالِ
                
                
                
                
                
                    56:41
                    Sol tarafta bulunanlar, sol tarafta olacaklardır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:42
                    فِى سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
                
                
                
                
                
                    56:42
                    İşleyen ve kaynayan bir azap içindedirler.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:43
                    وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
                
                
                
                
                
                    56:43
                    Sıcak gölgeler altındadırlar.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:44
                    لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
                
                
                
                
                
                    56:44
                    Ne soğuktur, ne de yararlı.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:45
                    إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
                
                
                
                
                
                    56:45
                    Bundan önce onlar konfor içinde şımarmışlardı.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:46
                    وَكَانُوا۟ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ
                
                
                
                
                
                    56:46
                    Büyük günahı işlemekte direniyorlardı.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:47
                    وَكَانُوا۟ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
                
                
                
                
                
                    56:47
                    Diyorlardı ki, "Biz öldükten, toz ve kemiğe dönüştükten sonra mı diriltileceğiz?"  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:48
                    أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
                
                
                
                
                
                    56:48
                    "Önceki atalarımız da mı?"  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:49
                    قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْـَٔاخِرِينَ
                
                
                
                
                
                    56:49
                    De ki, "Öncekiler de, sonrakiler de."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:50
                    لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَـٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
                
                
                
                
                
                    56:50
                    "Bilinen günün buluşma anı için toplanacaklardır."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:51
                    ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ
                
                
                
                
                
                    56:51
                    "Sonra da siz, ey sapıtmışlar, ey yalanlayıcılar,"  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:52
                    لَـَٔاكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ
                
                
                
                
                
                    56:52
                    "Zakkum ağacından yiyeceksiniz."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:53
                    فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
                
                
                
                
                
                    56:53
                    "Onunla karnınızı dolduracaksınız."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:54
                    فَشَـٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ
                
                
                
                
                
                    56:54
                    "Ve üzerine kaynar su içeceksiniz."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:55
                    فَشَـٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ
                
                
                
                
                
                    56:55
                    "Susamış devenin içişi gibi içeceksiniz."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:56
                    هَـٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ
                
                
                
                
                
                    56:56
                    Yargı gününde işte böyle ağırlanacaklardır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:57
                    نَحْنُ خَلَقْنَـٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
                
                
                
                
                
                    56:57
                    Sizi biz yarattık, doğrulamanız gerekmez miydi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:58
                    أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ
                
                
                
                
                
                    56:58
                    Attığınız meniye dikkat ettiniz mi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:59
                    ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَـٰلِقُونَ
                
                
                
                
                
                    56:59
                    Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıyoruz?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:60
                    نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
                
                
                
                
                
                    56:60
                    Aranızda ölümünüzü önceden biz belirledik. Kimse bizi engelleyemez:  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:61
                    عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَـٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ
                
                
                
                
                
                    56:61
                    Sizi başka nesillerle değiştirmekten, yahut sizi bilmediğiniz bir biçimde yaratmaktan....  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:62
                    وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
                
                
                
                
                
                    56:62
                    İlk yaratılışı biliyorsunuz. Öğüt almalı değil misiniz?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:63
                    أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ
                
                
                
                
                
                    56:63
                    Ektiğinize dikkat ettiniz mi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:64
                    ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ
                
                
                
                
                
                    56:64
                    Siz mi onu yetiştiriyorsunuz, yoksa biz mi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:65
                    لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَـٰهُ حُطَـٰمًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
                
                
                
                
                
                    56:65
                    Dileseydik onu samana çevirirdik de siz şaşardınız:  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:66
                    إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
                
                
                
                
                
                    56:66
                    "Borca girdik."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:67
                    بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
                
                
                
                
                
                    56:67
                    "Doğrusu, yoksun bırakıldık."  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:68
                    أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ
                
                
                
                
                
                    56:68
                    İçmekte olduğunuz suya dikkat ettiniz mi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:69
                    ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ
                
                
                
                
                
                    56:69
                    Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa biz mi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:70
                    لَوْ نَشَآءُ جَعَلْنَـٰهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
                
                
                
                
                
                    56:70
                    Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmez misiniz?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:71
                    أَفَرَءَيْتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِى تُورُونَ
                
                
                
                
                
                    56:71
                    Yakmakta olduğunuz ateşe dikkat ettiniz mi?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:72
                    ءَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَآ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنشِـُٔونَ
                
                
                
                
                
                    56:72
                    Onun ağacını siz mi başlattınız, yoksa biz mi başlatmaktayız?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:73
                    نَحْنُ جَعَلْنَـٰهَا تَذْكِرَةً وَمَتَـٰعًا لِّلْمُقْوِينَ
                
                
                
                
                
                    56:73
                    Kullananlar için biz onu bir ibret ve yararlı yaptık.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:74
                    فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
                
                
                
                
                
                    56:74
                    Öyleyse Büyük Rabbinin ismini yücelt.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:75
                    ۞ فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ
                
                
                
                
                
                    56:75
                    Yıldızların yerlerine yemin ederim.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:76
                    وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
                
                
                
                
                
                    56:76
                    Onun ne büyük bir yemin olduğunu bir bilseniz!  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:77
                    إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٌ كَرِيمٌ
                
                
                
                
                
                    56:77
                    Bu, onurlu bir Kuran'dır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:78
                    فِى كِتَـٰبٍ مَّكْنُونٍ
                
                
                
                
                
                    56:78
                    Gizli bir kitaptadır.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:79
                    لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُطَهَّرُونَ
                
                
                
                
                
                    56:79
                    Onu ancak temizler kavrayabilir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:80
                    تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
                
                
                
                
                
                    56:80
                    Evrenlerin Rabbinden indirilmiştir.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:81
                    أَفَبِهَـٰذَا ٱلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
                
                
                
                
                
                    56:81
                    Siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:82
                    وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
                
                
                
                
                
                    56:82
                    İnkar etmeyi iş mi ediniyorsunuz?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:83
                    فَلَوْلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلْحُلْقُومَ
                
                
                
                
                
                    56:83
                    Ya can boğaza dayandığı zaman?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:84
                    وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
                
                
                
                
                
                    56:84
                    O anda siz bakınmaktasınız.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:85
                    وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَـٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ
                
                
                
                
                
                    56:85
                    Biz ona (can çekişene) sizden daha yakınız; ancak siz göremezsiniz.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:86
                    فَلَوْلَآ إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
                
                
                
                
                
                    56:86
                    Yaptığınızın karşılığını görmeyeceğiniz doğruysa,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:87
                    تَرْجِعُونَهَآ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
                
                
                
                
                
                    56:87
                    Onu geri çevirsenize, eğer doğru sözlü iseniz?  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:88
                    فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
                
                
                
                
                
                    56:88
                    Ancak o, (bana) yaklaştırılanlardan ise-  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:89
                    فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَعِيمٍ
                
                
                
                
                
                    56:89
                    o zaman neşe, çiçekler ve nimet cennetleri...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:90
                    وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنْ أَصْحَـٰبِ ٱلْيَمِينِ
                
                
                
                
                
                    56:90
                    O, sağda olanlardan ise,  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:91
                    فَسَلَـٰمٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَـٰبِ ٱلْيَمِينِ
                
                
                
                
                
                    56:91
                    "Sana sağdakilerden selam olsun!"  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:92
                    وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُكَذِّبِينَ ٱلضَّآلِّينَ
                
                
                
                
                
                    56:92
                    Ama o yalanlayan sapıklardan ise-  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:93
                    فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ
                
                
                
                
                
                    56:93
                    kaynar sudan bir ağırlanma-  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:94
                    وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
                
                
                
                
                
                    56:94
                    ve cehennemde yanma...  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:95
                    إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ حَقُّ ٱلْيَقِينِ
                
                
                
                
                
                    56:95
                    Mutlak gerçek budur.  - Edip Yüksel (Turkish)
                
                
                
                
                
                    56:96
                    فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
                
                
                
                
                
                    56:96
                    Öyleyse Büyük Rabbinin ismini yücelt  - Edip Yüksel (Turkish)