Selected
Original Text
Edip Yüksel
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
19:1
كٓهيعٓصٓ
19:1
K. H. Y. 'A. SS. (Kef Ha Ya 'Ayn Sad) - Edip Yüksel (Turkish)
19:2
ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُۥ زَكَرِيَّآ
19:2
Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya olan rahmetini anıştır. - Edip Yüksel (Turkish)
19:3
إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥ نِدَآءً خَفِيًّا
19:3
Rabbine gizli bir yalvarışla seslenmişti - Edip Yüksel (Turkish)
19:4
قَالَ رَبِّ إِنِّى وَهَنَ ٱلْعَظْمُ مِنِّى وَٱشْتَعَلَ ٱلرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُنۢ بِدُعَآئِكَ رَبِّ شَقِيًّا
19:4
"Rabbim," dedi, "Vücudumdaki kemik gevşedi, başım ağarıp tutuştu. Sana yalvarışta, Rabbim, hiç bir vakit umut kesmedim." - Edip Yüksel (Turkish)
19:5
وَإِنِّى خِفْتُ ٱلْمَوَٰلِىَ مِن وَرَآءِى وَكَانَتِ ٱمْرَأَتِى عَاقِرًا فَهَبْ لِى مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا
19:5
"Bana bağımlı olanların benden sonraki durumundan endişeleniyorum. Karım da kısır. Katından bana bir kalıtçı bağışla." - Edip Yüksel (Turkish)
19:6
يَرِثُنِى وَيَرِثُ مِنْ ءَالِ يَعْقُوبَ ۖ وَٱجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا
19:6
"Bana ve Yakup boyuna varis olsun. Rabbim, onu beğendiğin biri yap." - Edip Yüksel (Turkish)
19:7
يَـٰزَكَرِيَّآ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَـٰمٍ ٱسْمُهُۥ يَحْيَىٰ لَمْ نَجْعَل لَّهُۥ مِن قَبْلُ سَمِيًّا
19:7
"Zekeriyya, sana bir oğul müjdeleriz. İsmi Yahya'dır. Onun gibisini daha önce yaratmadık." - Edip Yüksel (Turkish)
19:8
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى غُلَـٰمٌ وَكَانَتِ ٱمْرَأَتِى عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ ٱلْكِبَرِ عِتِيًّا
19:8
"Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir? Karım kısır, bense alabildiğine yaşlıyım," dedi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:9
قَالَ كَذَٰلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَىَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِن قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا
19:9
"Evet öyledir," dedi, "Rabbin, 'O iş bana kolaydır. Seni daha önce yaratmıştım ve sen hiç bir şey değildin' diyor." - Edip Yüksel (Turkish)
19:10
قَالَ رَبِّ ٱجْعَل لِّىٓ ءَايَةً ۚ قَالَ ءَايَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ ٱلنَّاسَ ثَلَـٰثَ لَيَالٍ سَوِيًّا
19:10
"Rabbim, bana bir işaret ver," dedi. "Senin işaretin, birbirini izleyen üç gece boyunca halkla konuşmamandır." - Edip Yüksel (Turkish)
19:11
فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِۦ مِنَ ٱلْمِحْرَابِ فَأَوْحَىٰٓ إِلَيْهِمْ أَن سَبِّحُوا۟ بُكْرَةً وَعَشِيًّا
19:11
Tapınaktan halkının arasına çıktı ve "O'nu sabah akşam düşünüp anın," diye onlara işaretle bildirdi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:12
يَـٰيَحْيَىٰ خُذِ ٱلْكِتَـٰبَ بِقُوَّةٍ ۖ وَءَاتَيْنَـٰهُ ٱلْحُكْمَ صَبِيًّا
19:12
"Yahya, kitaba iyice sarıl." Çocuk yaşta kendisine bilgelik vermiştik. - Edip Yüksel (Turkish)
19:13
وَحَنَانًا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَوٰةً ۖ وَكَانَ تَقِيًّا
19:13
Ek olarak katımızdan bir şefkat ve dürüstlük... Erdemli birisiydi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:14
وَبَرًّۢا بِوَٰلِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا
19:14
Ana babasına karşı iyi davranırdı, asla bir zorba ve isyankâr olmadı. - Edip Yüksel (Turkish)
19:15
وَسَلَـٰمٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا
19:15
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selam olsun! - Edip Yüksel (Turkish)
19:16
وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَـٰبِ مَرْيَمَ إِذِ ٱنتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا
19:16
Kitapta Meryem'i de an. Ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. - Edip Yüksel (Turkish)
19:17
فَٱتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَآ إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا
19:17
Kendisiyle onlar arasına bir perde çekmişti. Bu durumda ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde mükemmel bir insan olarak biçimlendi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:18
قَالَتْ إِنِّىٓ أَعُوذُ بِٱلرَّحْمَـٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا
19:18
"Senden Rahman'a sığınırım," dedi, "Erdemliysen..." - Edip Yüksel (Turkish)
19:19
قَالَ إِنَّمَآ أَنَا۠ رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَـٰمًا زَكِيًّا
19:19
(Melek:) "Ben, sana tertemiz bir erkek çocuğu vermek için görevlendirilmiş Rabbinin bir elçisiyim," dedi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:20
قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى غُلَـٰمٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِى بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا
19:20
"Bana hiç bir insan eli değmemiş ve ben iffetsizlik etmemişken nasıl olur da bir oğlum olur," dedi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:21
قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَىَّ هَيِّنٌ ۖ وَلِنَجْعَلَهُۥٓ ءَايَةً لِّلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا ۚ وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا
19:21
"Öyledir," dedi, "Rabbin, 'O iş bana kolaydır. Onu halk için bir işaret ve bizden bir rahmet kılacağız. Bu, artık kararlaştırılmış bir iştir' diyor." - Edip Yüksel (Turkish)
19:22
۞ فَحَمَلَتْهُ فَٱنتَبَذَتْ بِهِۦ مَكَانًا قَصِيًّا
19:22
Ona gebe kalınca onunla uzak bir bölgeye çekildi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:23
فَأَجَآءَهَا ٱلْمَخَاضُ إِلَىٰ جِذْعِ ٱلنَّخْلَةِ قَالَتْ يَـٰلَيْتَنِى مِتُّ قَبْلَ هَـٰذَا وَكُنتُ نَسْيًا مَّنسِيًّا
19:23
Doğum sancısı onu bir hurma dalına kadar sürükledi. "Keşke bundan önce ölseydim, unutulsaydım," dedi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:24
فَنَادَىٰهَا مِن تَحْتِهَآ أَلَّا تَحْزَنِى قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا
19:24
"Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı hazırlamıştır," diye (ağacın) altından kendisine seslendi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:25
وَهُزِّىٓ إِلَيْكِ بِجِذْعِ ٱلنَّخْلَةِ تُسَـٰقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا
19:25
"Hurmanın dalını kendine doğru silkele, üzerine olgun hurmalar dökülsün." - Edip Yüksel (Turkish)
19:26
فَكُلِى وَٱشْرَبِى وَقَرِّى عَيْنًا ۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ ٱلْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِىٓ إِنِّى نَذَرْتُ لِلرَّحْمَـٰنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ ٱلْيَوْمَ إِنسِيًّا
19:26
"Ye, iç ve gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görürsen, 'Ben Rahman için oruç tutmaya karar verdim. Bugün hiç bir insanla konuşmayacağım' de." - Edip Yüksel (Turkish)
19:27
فَأَتَتْ بِهِۦ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۥ ۖ قَالُوا۟ يَـٰمَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـًٔا فَرِيًّا
19:27
Onu alıp halkına getirdi. "Meryem, sen şaşılacak bir şey işledin!," dediler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:28
يَـٰٓأُخْتَ هَـٰرُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ ٱمْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا
19:28
"Ey Harun'un kız kardeşi, baban kötü bir adam değildi. Annen de iffetsiz değildi." - Edip Yüksel (Turkish)
19:29
فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ ۖ قَالُوا۟ كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِى ٱلْمَهْدِ صَبِيًّا
19:29
(Tanıklık için) Onu gösterdi. "Nasıl olur da beşikteki bir çocukla konuşuruz," dediler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:30
قَالَ إِنِّى عَبْدُ ٱللَّهِ ءَاتَىٰنِىَ ٱلْكِتَـٰبَ وَجَعَلَنِى نَبِيًّا
19:30
(Çocuk:) "Ben ALLAH'ın bir kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber kıldı," dedi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:31
وَجَعَلَنِى مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ وَأَوْصَـٰنِى بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ مَا دُمْتُ حَيًّا
19:31
"Nerede bulunursam bulunayım beni kutlu kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı ve zekatı ve " - Edip Yüksel (Turkish)
19:32
وَبَرًّۢا بِوَٰلِدَتِى وَلَمْ يَجْعَلْنِى جَبَّارًا شَقِيًّا
19:32
"anneme karşı iyi huylu olmamı emretti. Beni baş kaldıran bir zorba yapmadı." - Edip Yüksel (Turkish)
19:33
وَٱلسَّلَـٰمُ عَلَىَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا
19:33
"Doğduğum gün, öldüğüm gün ve diri olarak kaldırılacağım gün bana selam olsun." - Edip Yüksel (Turkish)
19:34
ذَٰلِكَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ ۚ قَوْلَ ٱلْحَقِّ ٱلَّذِى فِيهِ يَمْتَرُونَ
19:34
İşte, Meryem oğlu İsa böyleydi. Hakkında kuşkuya düştükleri konunun gerçeği budur. - Edip Yüksel (Turkish)
19:35
مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ ۖ سُبْحَـٰنَهُۥٓ ۚ إِذَا قَضَىٰٓ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
19:35
ALLAH için bir çocuk edinmek söz konusu olamaz. O yücedir. Bir iş diledi mi, ona sadece "Ol," der, o da olur. - Edip Yüksel (Turkish)
19:36
وَإِنَّ ٱللَّهَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُ ۚ هَـٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ
19:36
"ALLAH benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O'na kulluk ediniz. Doğru yol budur." - Edip Yüksel (Turkish)
19:37
فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
19:37
Mezhepler, (İsa'nın kimliği üzerinde) aralarında anlaşmazlığa düştüler. Büyük bir güne tanık olacak kafirlerin vay haline! - Edip Yüksel (Turkish)
19:38
أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا ۖ لَـٰكِنِ ٱلظَّـٰلِمُونَ ٱلْيَوْمَ فِى ضَلَـٰلٍ مُّبِينٍ
19:38
Bize geldikleri gün onları dinle ve seyret! Zalimler, o gün apaçık bir sapıklık içindedirler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:39
وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ ٱلْحَسْرَةِ إِذْ قُضِىَ ٱلْأَمْرُ وَهُمْ فِى غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
19:39
Yargının noktalanacağı Keder Günü hakkında onları uyar. Onlar hâlâ aymazlık içinde inanmıyorlar. - Edip Yüksel (Turkish)
19:40
إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ ٱلْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
19:40
Yer ve üzerindekiler bize kalacak; onlar bize döndürülecekler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:41
وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَـٰبِ إِبْرَٰهِيمَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
19:41
Kitapta İbrahim'i an; peygamber olan bir doğrucu idi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:42
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَـٰٓأَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِى عَنكَ شَيْـًٔا
19:42
Babasına, "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve sana bir yararı dokunmayan şeylere niye tapıyorsun," demişti. - Edip Yüksel (Turkish)
19:43
يَـٰٓأَبَتِ إِنِّى قَدْ جَآءَنِى مِنَ ٱلْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَٱتَّبِعْنِىٓ أَهْدِكَ صِرَٰطًا سَوِيًّا
19:43
"Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi. Beni izle de seni düzgün yola ileteyim." - Edip Yüksel (Turkish)
19:44
يَـٰٓأَبَتِ لَا تَعْبُدِ ٱلشَّيْطَـٰنَ ۖ إِنَّ ٱلشَّيْطَـٰنَ كَانَ لِلرَّحْمَـٰنِ عَصِيًّا
19:44
"Babacığım, şeytana tapma. Şeytan, Rahman'a karşı çıkmıştır." - Edip Yüksel (Turkish)
19:45
يَـٰٓأَبَتِ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ ٱلرَّحْمَـٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَـٰنِ وَلِيًّا
19:45
"Babacığım, Rahman tarafından bir cezaya çarpılman ve şeytana dost olmandan korkuyorum." - Edip Yüksel (Turkish)
19:46
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ ءَالِهَتِى يَـٰٓإِبْرَٰهِيمُ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ ۖ وَٱهْجُرْنِى مَلِيًّا
19:46
(Babası:) "Sen benim tanrılarıma yüz mü çeviriyorsun İbrahim? Buna son vermezsen seni taşlarım. Benden uzaklaş!," dedi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:47
قَالَ سَلَـٰمٌ عَلَيْكَ ۖ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّىٓ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ بِى حَفِيًّا
19:47
"Sana selam (barış) olsun," dedi, "Senin bağışlanman için Rabbim'e yalvaracağım; O, bana karşı çok merhametlidir." - Edip Yüksel (Turkish)
19:48
وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَأَدْعُوا۟ رَبِّى عَسَىٰٓ أَلَّآ أَكُونَ بِدُعَآءِ رَبِّى شَقِيًّا
19:48
"Sizden ve ALLAH dışında yalvardıklarınızdan ayrılıyorum. Ben Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam." - Edip Yüksel (Turkish)
19:49
فَلَمَّا ٱعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَـٰقَ وَيَعْقُوبَ ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا
19:49
Onları ve ALLAH dışında taptıklarını terkedince ona İshak'ı ve Yakub'u verdik. Hepsini peygamber yaptık. - Edip Yüksel (Turkish)
19:50
وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا
19:50
Onlara rahmetimizden verdik. Onlara, doğru ve onurlu bir dil bağışladık. - Edip Yüksel (Turkish)
19:51
وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَـٰبِ مُوسَىٰٓ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
19:51
Kitapta Musa'yı an. O kendini tümüyle adayan biriydi. Peygamber olan bir elçiydi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:52
وَنَـٰدَيْنَـٰهُ مِن جَانِبِ ٱلطُّورِ ٱلْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَـٰهُ نَجِيًّا
19:52
Ona Tur dağının sağ tarafından seslendik. Konuşmak için onu yaklaştırdık. - Edip Yüksel (Turkish)
19:53
وَوَهَبْنَا لَهُۥ مِن رَّحْمَتِنَآ أَخَاهُ هَـٰرُونَ نَبِيًّا
19:53
Katımızdan bir rahmet olarak kardeşi Harun'u kendisine peygamber olarak armağan ettik. - Edip Yüksel (Turkish)
19:54
وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَـٰبِ إِسْمَـٰعِيلَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ صَادِقَ ٱلْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
19:54
Kitapta İsmail'i an. O sözünde duran biriydi. Aynı zamanda peygamber olan bir elçiydi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:55
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُۥ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِۦ مَرْضِيًّا
19:55
Ailesine namazı gözetmeyi ve zekatı vermeyi emrederdi. Rabbi tarafından beğenilmişti. - Edip Yüksel (Turkish)
19:56
وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَـٰبِ إِدْرِيسَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
19:56
Kitapta İdris'i an. O peygamber olan bir doğrucu idi. - Edip Yüksel (Turkish)
19:57
وَرَفَعْنَـٰهُ مَكَانًا عَلِيًّا
19:57
Onu yüce bir makama yükselttik. - Edip Yüksel (Turkish)
19:58
أُو۟لَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ مِن ذُرِّيَّةِ ءَادَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْرَٰٓءِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَٱجْتَبَيْنَآ ۚ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَـٰتُ ٱلرَّحْمَـٰنِ خَرُّوا۟ سُجَّدًا وَبُكِيًّا ۩
19:58
İşte bunlar, ALLAH'ın nimetlendirdiği peygamberlerin bir kısmıdır. Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim'in ve İsrail'in soyundan... Doğruya ulaştırdığımız ve seçtiğimiz kimselerdir onlar. Kendilerine Rahman'ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye varırlar. - Edip Yüksel (Turkish)
19:59
۞ فَخَلَفَ مِنۢ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَٱتَّبَعُوا۟ ٱلشَّهَوَٰتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
19:59
Onlardan sonra gelenler namazı yitirdiler ve heveslerine uydular. Nitekim, felakete uğrayacaklar. - Edip Yüksel (Turkish)
19:60
إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَـٰلِحًا فَأُو۟لَـٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْـًٔا
19:60
Tevbe eden, inanan ve erdemli davrananlar hariç. Onlar en ufak bir haksızlığa uğramadan cennete girerler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:61
جَنَّـٰتِ عَدْنٍ ٱلَّتِى وَعَدَ ٱلرَّحْمَـٰنُ عِبَادَهُۥ بِٱلْغَيْبِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ وَعْدُهُۥ مَأْتِيًّا
19:61
Rahman'ın kulları için söz verdiği, duyular ötesi Adn cennetlerine... O'nun sözü, kuşkusuz yerine gelecektir. - Edip Yüksel (Turkish)
19:62
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَـٰمًا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
19:62
Orada boş söz işitmezler; sadece barış... Rızıklarını da sabah akşam alırlar. - Edip Yüksel (Turkish)
19:63
تِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِى نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا
19:63
Erdemli kullarımıza vereceğimiz cennet işte budur. - Edip Yüksel (Turkish)
19:64
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ ۖ لَهُۥ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
19:64
Biz (melekler) ancak Rabbinin emriyle ineriz. Geçmişimiz, geleceğimiz ve ikisi arasında ne varsa O'na aittir. Rabbin unutkan değildir. - Edip Yüksel (Turkish)
19:65
رَّبُّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَٱعْبُدْهُ وَٱصْطَبِرْ لِعِبَـٰدَتِهِۦ ۚ هَلْ تَعْلَمُ لَهُۥ سَمِيًّا
19:65
Göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunanların Rabbidir. O'na kulluk et ve O'na olan kulluğunda dirençli ol. O'na benzer birini biliyor musun? - Edip Yüksel (Turkish)
19:66
وَيَقُولُ ٱلْإِنسَـٰنُ أَءِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
19:66
"Öldüğüm zaman diri olarak çıkarılacak mıyım," diye soruyor insan. - Edip Yüksel (Turkish)
19:67
أَوَلَا يَذْكُرُ ٱلْإِنسَـٰنُ أَنَّا خَلَقْنَـٰهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْـًٔا
19:67
İnsan, önceden hiç bir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmez mi? - Edip Yüksel (Turkish)
19:68
فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَٱلشَّيَـٰطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا
19:68
Rabbine and olsun, onları ve şeytanları toplayacağız. Sonra onları cehennemin çevresine getireceğiz. Diz çökmüş halde... - Edip Yüksel (Turkish)
19:69
ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى ٱلرَّحْمَـٰنِ عِتِيًّا
19:69
Sonra her gruptan, Rahman'a karşı azgınlıkta ileri gidenleri ayıklayacağız. - Edip Yüksel (Turkish)
19:70
ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِٱلَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّا
19:70
Orada yanmayı en çok kimin hakkettiğini elbette biz gayet iyi biliriz. - Edip Yüksel (Turkish)
19:71
وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
19:71
İçinizden oraya gelmeyecek yoktur; bu, Rabbinin gerçekleştireceği kesin bir karardır. - Edip Yüksel (Turkish)
19:72
ثُمَّ نُنَجِّى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوا۟ وَّنَذَرُ ٱلظَّـٰلِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا
19:72
Sonra, erdemlileri kurtaracağız. Zalimleri ise orada diz üstü bırakacağız. - Edip Yüksel (Turkish)
19:73
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَـٰتُنَا بَيِّنَـٰتٍ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَىُّ ٱلْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا
19:73
Kendilerine ayetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman inkar edenler inananlara, "Hangimiz daha gönençli ve hangimiz sayısal üstünlüğe sahiptir," derler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:74
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَـٰثًا وَرِءْيًا
19:74
Onlardan önce, daha varlıklı ve daha gösterişli nice nesilleri yok ettik. - Edip Yüksel (Turkish)
19:75
قُلْ مَن كَانَ فِى ٱلضَّلَـٰلَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ ٱلرَّحْمَـٰنُ مَدًّا ۚ حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوْا۟ مَا يُوعَدُونَ إِمَّا ٱلْعَذَابَ وَإِمَّا ٱلسَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا
19:75
De ki, "Sapıklığa dalanlara Rahman bir süre verir. Cezayı veya dünyanın sonunu görünceye kadar... Kötü yere ve zayıf orduya kimin sahip olduğunu öğrenecekler." - Edip Yüksel (Turkish)
19:76
وَيَزِيدُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱهْتَدَوْا۟ هُدًى ۗ وَٱلْبَـٰقِيَـٰتُ ٱلصَّـٰلِحَـٰتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا
19:76
ALLAH, doğru yolu seçenlerin hidayetini arttırır. Erdemli işler, Rabbinin katında ebedi olarak en iyi ödülü ve en iyi sonucu hakkeder. - Edip Yüksel (Turkish)
19:77
أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى كَفَرَ بِـَٔايَـٰتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا
19:77
Ayetlerimizi reddeden ve, "Bana mal ve çocuk verilecek!," diyeni gördün mü? - Edip Yüksel (Turkish)
19:78
أَطَّلَعَ ٱلْغَيْبَ أَمِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحْمَـٰنِ عَهْدًا
19:78
Geleceğin bilgisine mi sahip oldu? Yoksa Rahman'dan bir söz mü aldı? - Edip Yüksel (Turkish)
19:79
كَلَّا ۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُۥ مِنَ ٱلْعَذَابِ مَدًّا
19:79
Hayır. Söylediklerini kaydedeceğiz ve cezasını arttıracağız. - Edip Yüksel (Turkish)
19:80
وَنَرِثُهُۥ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا
19:80
Sözünü ettikleri bize kalacak ve bize yalnız gelecektir. - Edip Yüksel (Turkish)
19:81
وَٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةً لِّيَكُونُوا۟ لَهُمْ عِزًّا
19:81
Kendilerine destek olsunlar diye ALLAH'ın yanında tanrılar edindiler. - Edip Yüksel (Turkish)
19:82
كَلَّا ۚ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا
19:82
Tam tersine! Bu tapınmayı reddedeceklerdir ve onlara karşıt olacaklardır. - Edip Yüksel (Turkish)
19:83
أَلَمْ تَرَ أَنَّآ أَرْسَلْنَا ٱلشَّيَـٰطِينَ عَلَى ٱلْكَـٰفِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا
19:83
İnkarcıların üzerlerine şeytanları yolladığımızı görmez misin? Onları kışkırtıp duruyorlar. - Edip Yüksel (Turkish)
19:84
فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا
19:84
Acele etme; biz onlar için saydıkça sayıyoruz. - Edip Yüksel (Turkish)
19:85
يَوْمَ نَحْشُرُ ٱلْمُتَّقِينَ إِلَى ٱلرَّحْمَـٰنِ وَفْدًا
19:85
Erdemlileri, Rahman'ın huzurunda konuk grupları halinde toplayacağımız, - Edip Yüksel (Turkish)
19:86
وَنَسُوقُ ٱلْمُجْرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرْدًا
19:86
Ve suçluları, susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, - Edip Yüksel (Turkish)
19:87
لَّا يَمْلِكُونَ ٱلشَّفَـٰعَةَ إِلَّا مَنِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحْمَـٰنِ عَهْدًا
19:87
Rahman'ın yanında söz almış olanlardan başkası şefaat (aracılık) edemez. - Edip Yüksel (Turkish)
19:88
وَقَالُوا۟ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحْمَـٰنُ وَلَدًا
19:88
Hatta "Rahman çocuk edindi," dediler - Edip Yüksel (Turkish)
19:89
لَّقَدْ جِئْتُمْ شَيْـًٔا إِدًّا
19:89
Siz, küstahça bir tez ileri sürdünüz. - Edip Yüksel (Turkish)
19:90
تَكَادُ ٱلسَّمَـٰوَٰتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ ٱلْأَرْضُ وَتَخِرُّ ٱلْجِبَالُ هَدًّا
19:90
Bu küstahlıktan ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecektir. - Edip Yüksel (Turkish)
19:91
أَن دَعَوْا۟ لِلرَّحْمَـٰنِ وَلَدًا
19:91
Rahman'a çocuk yakıştırdılar diye... - Edip Yüksel (Turkish)
19:92
وَمَا يَنۢبَغِى لِلرَّحْمَـٰنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا
19:92
Çocuk edinmek Rahman'a yakışmaz. - Edip Yüksel (Turkish)
19:93
إِن كُلُّ مَن فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ إِلَّآ ءَاتِى ٱلرَّحْمَـٰنِ عَبْدًا
19:93
Göklerde ve yerde kim varsa, Rahman'a kul olarak gelecektir. - Edip Yüksel (Turkish)
19:94
لَّقَدْ أَحْصَىٰهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا
19:94
Onları kuşatmış ve tek tek saymıştır. - Edip Yüksel (Turkish)
19:95
وَكُلُّهُمْ ءَاتِيهِ يَوْمَ ٱلْقِيَـٰمَةِ فَرْدًا
19:95
Onların hepsi, Diriliş günü O'na tek başına gelecektir. - Edip Yüksel (Turkish)
19:96
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ ٱلرَّحْمَـٰنُ وُدًّا
19:96
İnanıp erdemli davrananlara Rahman sevgi bağışlar. - Edip Yüksel (Turkish)
19:97
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَـٰهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ ٱلْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِۦ قَوْمًا لُّدًّا
19:97
Bunu senin dilinle kolaylaştırdık; onunla erdemlileri müjdeleyesin ve inatçı toplumu uyarasın diye. - Edip Yüksel (Turkish)
19:98
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًۢا
19:98
Onlardan önce nice toplumları yok ettik: hiçbirini algılıyor musun, ya da fısıltılarını işitiyor musun? - Edip Yüksel (Turkish)