Selected
Original Text
Abdulbaki Golpinarli
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
20:1
طه
20:1
Taha. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:2
مَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لِتَشْقَىٰٓ
20:2
Kur'an'ı zahmet çekmen için indirmedik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:3
إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ
20:3
Ancak, korkacaklara bir öğüt olarak indirdik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:4
تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ ٱلْأَرْضَ وَٱلسَّمَـٰوَٰتِ ٱلْعُلَى
20:4
Yeryüzünü ve yüce gökleri yaratanın katından indirdik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:5
ٱلرَّحْمَـٰنُ عَلَى ٱلْعَرْشِ ٱسْتَوَىٰ
20:5
Rahman, hakim ve mutasarrıftır arşa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:6
لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ ٱلثَّرَىٰ
20:6
Onundur ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve ne varsa ikisinin arasında ve ne varsa yerin altında. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:7
وَإِن تَجْهَرْ بِٱلْقَوْلِ فَإِنَّهُۥ يَعْلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخْفَى
20:7
Sesini yükseltsen de, yükseltmesen de hiç şüphe yok ki o, gizliyi de bilir, açığa vurulanı da. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:8
ٱللَّهُ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ
20:8
Bir Allah'tır ki yoktur ondan başka tapacak, onundur güzel adlar da. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:9
وَهَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
20:9
Musa hikayesi ulaşmadı mı sana? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:10
إِذْ رَءَا نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ ٱمْكُثُوٓا۟ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًا لَّعَلِّىٓ ءَاتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدًى
20:10
Hani bir ateş görmüştü de ailesine durun demişti, ben bir ateş görüyorum, ya gider, bir kor getiririm oradan size, yahut birine rastlarım da yol öğrenirim ateş başında. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:11
فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِىَ يَـٰمُوسَىٰٓ
20:11
Ateşe doğru gidince ona seslenildi: Ey Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:12
إِنِّىٓ أَنَا۠ رَبُّكَ فَٱخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِٱلْوَادِ ٱلْمُقَدَّسِ طُوًى
20:12
Şüphe yok ki benim senin Rabbin, çıkar ayakkabılarını, kutlu vadidesin, Tuva'dasın sen. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:13
وَأَنَا ٱخْتَرْتُكَ فَٱسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰٓ
20:13
Ve seni seçtim ben, dinle vahyedileni. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:14
إِنَّنِىٓ أَنَا ٱللَّهُ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعْبُدْنِى وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِذِكْرِىٓ
20:14
Şüphe yok ki ben öyle bir Allah'ım, yoktur benden başka tapacak, bana kulluk et ancak ve namaz kıl beni anmak için. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:15
إِنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا تَسْعَىٰ
20:15
Kıyamet gelip çatmada gerçekten de; herkes, yaptığının karşılığını bulsun diye gizlemekteyim vaktini. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:16
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ فَتَرْدَىٰ
20:16
Ona inanmayan ve havasına uyup giden, sakın seni inancından çevirmesin, yoksa helak olursun sen de. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:17
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَـٰمُوسَىٰ
20:17
Sağ elindeki nedir ey Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:18
قَالَ هِىَ عَصَاىَ أَتَوَكَّؤُا۟ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِى وَلِىَ فِيهَا مَـَٔارِبُ أُخْرَىٰ
20:18
Sopam dedi, ona dayanırım, davarlarıma yaprak silkerim onunla, başka işler de yaparım onunla. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:19
قَالَ أَلْقِهَا يَـٰمُوسَىٰ
20:19
Dedi ki: Elinden bırak onu ey Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:20
فَأَلْقَىٰهَا فَإِذَا هِىَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
20:20
Bıraktı onu, bir de baktı ki bir yılan olmuş, koşup durmada. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:21
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا ٱلْأُولَىٰ
20:21
Al onu dedi, korkma, evvelce olduğu gibi sopa olarak vereceğiz onu sana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:22
وَٱضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍ ءَايَةً أُخْرَىٰ
20:22
Elini koynuna sok da bir hastalık yüzünden olmamak şartıyla bembeyaz çıksın; bu da bir başka delil sana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:23
لِنُرِيَكَ مِنْ ءَايَـٰتِنَا ٱلْكُبْرَى
20:23
Böylece de en büyük delillerimizden bir kısmını gösterelim sana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:24
ٱذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
20:24
Git Firavun'a şüphe yok ki pek azdı o. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:25
قَالَ رَبِّ ٱشْرَحْ لِى صَدْرِى
20:25
Rabbim dedi, kalbime genişlik ver. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:26
وَيَسِّرْ لِىٓ أَمْرِى
20:26
İşimi kolaylaştır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:27
وَٱحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِى
20:27
Dilimin bağını çöz de. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:28
يَفْقَهُوا۟ قَوْلِى
20:28
Anlasınlar sözümü iyice. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:29
وَٱجْعَل لِّى وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِى
20:29
Âilemden birini vezir et bana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:30
هَـٰرُونَ أَخِى
20:30
Kardeşim Harun'u. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:31
ٱشْدُدْ بِهِۦٓ أَزْرِى
20:31
Arka olsun bana, onunla kuvvetlendir beni. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:32
وَأَشْرِكْهُ فِىٓ أَمْرِى
20:32
İşime ortak et onu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:33
كَىْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا
20:33
Bunları yap da şanını çok tenzih edelim. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:34
وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا
20:34
Seni çok analım. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:35
إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا
20:35
Şüphe yok ki sen, görmedesin bizi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:36
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَـٰمُوسَىٰ
20:36
Dedi ki: Gerçekten de verildi dileğin ey Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:37
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰٓ
20:37
Andolsun ki bir kere daha lutfetmiştik sana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:38
إِذْ أَوْحَيْنَآ إِلَىٰٓ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰٓ
20:38
Hani vahyedilecek şeyi ilham etmiştik anana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:39
أَنِ ٱقْذِفِيهِ فِى ٱلتَّابُوتِ فَٱقْذِفِيهِ فِى ٱلْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ ٱلْيَمُّ بِٱلسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِّى وَعَدُوٌّ لَّهُۥ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِّنِّى وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِىٓ
20:39
Sandığa koy onu da nehre bırak, nehir onu kıyıya bırakır, benim düşmanım ve senin düşmanın, alır onu demiştim ve himayem altında yetişmen için sana karşı bir sevgi de vermiştim ona. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:40
إِذْ تَمْشِىٓ أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَن يَكْفُلُهُۥ ۖ فَرَجَعْنَـٰكَ إِلَىٰٓ أُمِّكَ كَىْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَـٰكَ مِنَ ٱلْغَمِّ وَفَتَنَّـٰكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِىٓ أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَـٰمُوسَىٰ
20:40
Hani kız kardeşin gitmiş de onu yetiştirecek birisini bulayım mı size demişti, gözü aydın olsun, kederlenmesin diye tekrar anana kavuşturmuştuk seni ve birisini öldürmüştün de seni gamdan kurtarmıştık ve seni sınayıp durmuştuk ve yıllarca Medyen halkının içinde kalmıştın, sonra da mukadder olduğu gibi buraya geldin ey Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:41
وَٱصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِى
20:41
Kendim için seçtim seni. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:42
ٱذْهَبْ أَنتَ وَأَخُوكَ بِـَٔايَـٰتِى وَلَا تَنِيَا فِى ذِكْرِى
20:42
Delillerimle git kardeşinle ve beni anmayı ihmal etmeyin. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:43
ٱذْهَبَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
20:43
Firavun'a gidin, çünkü o, gerçekten de azdı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:44
فَقُولَا لَهُۥ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
20:44
Ona yumuşak bir tarzda söz söyleyin, belki öğüt alır, yahut korkar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:45
قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَآ أَوْ أَن يَطْغَىٰ
20:45
Rabbimiz dediler, korkarız aşırı davranır hakkımızda, yahut da büsbütün azar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:46
قَالَ لَا تَخَافَآ ۖ إِنَّنِى مَعَكُمَآ أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
20:46
Korkmayın dedi, gerçekten de benim sizinle beraber, duyarım ben ve görürüm. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:47
فَأْتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَـٰكَ بِـَٔايَةٍ مِّن رَّبِّكَ ۖ وَٱلسَّلَـٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلْهُدَىٰٓ
20:47
Hemen gidin de biz deyin, şüphe yok ki Rabbinin iki peygamberiyiz bizimle gönder İsrailoğullarını ve onlara azap verme. Rabbinden delille geldik sana, esenlik hidayete uyana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:48
إِنَّا قَدْ أُوحِىَ إِلَيْنَآ أَنَّ ٱلْعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
20:48
Gerçekten de bize vahyedildi ki azap, yalanlayanadır ve yüz çevirene. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:49
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَـٰمُوسَىٰ
20:49
Dedi ki: Kimdir Rabbiniz ey Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:50
قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِىٓ أَعْطَىٰ كُلَّ شَىْءٍ خَلْقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ
20:50
Rabbimiz dedi, her şeye yaratılışını veren, sonra da yolunu gösterendir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:51
قَالَ فَمَا بَالُ ٱلْقُرُونِ ٱلْأُولَىٰ
20:51
Firavun, peki, önce gelenlerin halleri ne olacak dedi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:52
قَالَ عِلْمُهَا عِندَ رَبِّى فِى كِتَـٰبٍ ۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّى وَلَا يَنسَى
20:52
Musa, onlara ait bilgi de dedi, Rabbimin katındadır, yazılmıştır; ne yanılır Rabbim, ne unutur. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:53
ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَخْرَجْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًا مِّن نَّبَاتٍ شَتَّىٰ
20:53
Öyle bir mabuttur ki yeryüzünü size döşek etmiş, orada size yollar açmış, gökten yağmur yağdırmış, o yağmur sebebiyle de çeşitçeşit ve çifterçifter nebatlar bitirmiştir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:54
كُلُوا۟ وَٱرْعَوْا۟ أَنْعَـٰمَكُمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَـٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلنُّهَىٰ
20:54
Yiyin ve yedirin davarlarınıza; şüphe yok ki bunda, aklı olanlara deliller var. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:55
۞ مِنْهَا خَلَقْنَـٰكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ
20:55
Oradan yarattık sizi, gene oraya iade edeceğiz ve oradan çıkaracağız sizi bir kere daha. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:56
وَلَقَدْ أَرَيْنَـٰهُ ءَايَـٰتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ
20:56
Andolsun ki ona bütün delillerimizi gösterdik, yalanladı, çekindi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:57
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَـٰمُوسَىٰ
20:57
Bizi dedi, büyünle yerimizden, yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:58
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِۦ فَٱجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُۥ نَحْنُ وَلَآ أَنتَ مَكَانًا سُوًى
20:58
O halde biz de onun gibi bir büyü yaparak karşı geleceğiz sana, aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et de sen ve biz, vaadimizden caymayalım, buluşalım orada, hem de ikimize de müsavi mesafede, münasip bir yer olsun orası. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:59
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ ٱلزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ ٱلنَّاسُ ضُحًى
20:59
Musa dedi ki: Herkesin süslenip bayram ettiği ziynet gününü buluşma zamanı olarak tayin ediyorum size, halkın toplandığı kuşluk çağında buluşalım. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:60
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُۥ ثُمَّ أَتَىٰ
20:60
Derken Firavun dönüp gitti, sonra bütün hilesini derleyip geldi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:61
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُم بِعَذَابٍ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ ٱفْتَرَىٰ
20:61
Musa, onlara, yazıklar olsun size dedi, Allah'a yalan yere iftirada bulunmayın, sonra size azap eder de kökünüzü kurutur ve muhakkak kim iftira ederse ziyan eder. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:62
فَتَنَـٰزَعُوٓا۟ أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا۟ ٱلنَّجْوَىٰ
20:62
Sonra bu iş hakkında aralarında çekişeçekişe görüşüp gizlice danıştılar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:63
قَالُوٓا۟ إِنْ هَـٰذَٰنِ لَسَـٰحِرَٰنِ يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ ٱلْمُثْلَىٰ
20:63
Bu iki büyücü dediler, büyüleriyle sizi yerinizden, yurdunuzdan çıkarmak istiyor, sizi yüce yolunuzdan çevirmek diliyor. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:64
فَأَجْمِعُوا۟ كَيْدَكُمْ ثُمَّ ٱئْتُوا۟ صَفًّا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ ٱلْيَوْمَ مَنِ ٱسْتَعْلَىٰ
20:64
Hilelerinizi, düzenlerinizi bir araya getirin, sonra safsaf olun da gelin ve muhakkak olan şu ki: Bugün üstün olan, muradına ermiştir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:65
قَالُوا۟ يَـٰمُوسَىٰٓ إِمَّآ أَن تُلْقِىَ وَإِمَّآ أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
20:65
Büyücüler dediler ki: İstersen sen at önce sopanı, istersen biz atalım önce ya Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:66
قَالَ بَلْ أَلْقُوا۟ ۖ فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ
20:66
Musa, siz atın önce dedi. Derken büyüleriyle ipleri ve sopaları, Musa'ya doğru koşuyormuş gibi göründü. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:67
فَأَوْجَسَ فِى نَفْسِهِۦ خِيفَةً مُّوسَىٰ
20:67
Musa'nın içine bir korku düştü. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:68
قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْأَعْلَىٰ
20:68
Korkma dedik, hiç şüphe yok ki sen, daha üstünsün. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:69
وَأَلْقِ مَا فِى يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوٓا۟ ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا۟ كَيْدُ سَـٰحِرٍ ۖ وَلَا يُفْلِحُ ٱلسَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ
20:69
At sağ elindeki sopanı, onların meydana getirdikleri şeyleri yutsun, çünkü onlar, ancak büyücülük düzeniyle yaptılar bu işi ve büyücü, Nerede olursa olsun, eremez umduğuna. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:70
فَأُلْقِىَ ٱلسَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِرَبِّ هَـٰرُونَ وَمُوسَىٰ
20:70
Sonunda büyücüler secde ederek yere kapandılar ve inandık dediler, Harun'la Musa'nın Rabbine. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:71
قَالَ ءَامَنتُمْ لَهُۥ قَبْلَ أَنْ ءَاذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِى عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَـٰفٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِى جُذُوعِ ٱلنَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَآ أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ
20:71
Siz dedi Firavun, ben size izin vermeden inandınız mı ona? Şüphe yok ki o size büyü öğreten büyüğünüz. Ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hurma dallarına astıracağım sizi, o vakit bilir, anlarsınız hangimizin azabı daha çetin ve daha sürekli. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:72
قَالُوا۟ لَن نُّؤْثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَآءَنَا مِنَ ٱلْبَيِّنَـٰتِ وَٱلَّذِى فَطَرَنَا ۖ فَٱقْضِ مَآ أَنتَ قَاضٍ ۖ إِنَّمَا تَقْضِى هَـٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَآ
20:72
Şu bize gösterilen apaçık mucizelere karşı artık yaradanımıza tercih edemeyiz seni dediler, elinden geleni yap, zaten ancak şu dünya yaşayışında hükmünü yürütebilirsin. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:73
إِنَّآ ءَامَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَـٰيَـٰنَا وَمَآ أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ ٱلسِّحْرِ ۗ وَٱللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰٓ
20:73
Gerçekten de biz, hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüden dolayı girdiğimiz günahları yarlıgaması için inandık Rabbimize ve Allah, daha hayırlıdır, verdiği karşılık da daha sürekli. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:74
إِنَّهُۥ مَن يَأْتِ رَبَّهُۥ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُۥ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ
20:74
Şüphe yok ki Rabbine mücrim olarak gelenedir cehennem; orada ne ölür, ne diri kalır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:75
وَمَن يَأْتِهِۦ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ فَأُو۟لَـٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلدَّرَجَـٰتُ ٱلْعُلَىٰ
20:75
Ve kim de inanmış ve iyi işlerde bulunmuş bir halde ona gelirse işte o çeşit kişileredir yüce dereceler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:76
جَنَّـٰتُ عَدْنٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَـٰرُ خَـٰلِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ مَن تَزَكَّىٰ
20:76
Kıyılarından ırmaklar akan ebedi Adn cennetleri ve bu, inanış ve ibadetle temizlenen kişinin karşılığıdır. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:77
وَلَقَدْ أَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِى فَٱضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِى ٱلْبَحْرِ يَبَسًا لَّا تَخَـٰفُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ
20:77
Andolsun ki biz Musa'ya, kullarımla geceleyin yola çık, onlara denizde kuru bir yol aç, düşmanların yetişmelerinden, denizde boğulmadan korkma diye vahyetmiştik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:78
فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِۦ فَغَشِيَهُم مِّنَ ٱلْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ
20:78
Derken Firavun, askeriyle artlarına düştü, deniz de onları tamamıyla kuşatıp kapladı, boğulup gittiler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:79
وَأَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُۥ وَمَا هَدَىٰ
20:79
Ve saptırdı kavmini Firavun ve doğru yola sevketmedi onları. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:80
يَـٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ قَدْ أَنجَيْنَـٰكُم مِّنْ عَدُوِّكُمْ وَوَٰعَدْنَـٰكُمْ جَانِبَ ٱلطُّورِ ٱلْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ ٱلْمَنَّ وَٱلسَّلْوَىٰ
20:80
Ey İsrailoğulları, sizi kurtardık düşmanlarınızdan, sözleştik sizinle Turun sağ yanında ve size kudret helvasıyla bıldırcın yağdırdık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:81
كُلُوا۟ مِن طَيِّبَـٰتِ مَا رَزَقْنَـٰكُمْ وَلَا تَطْغَوْا۟ فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِى ۖ وَمَن يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِى فَقَدْ هَوَىٰ
20:81
Sizi rızıklandırdığımız tertemiz şeyleri yiyin ve bu hususta taşkınlık etmeyin, sonra size gazabım vacip olur ve kime gazabım vacip olursa uçuruma yuvarlanır, helak olur gider. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:82
وَإِنِّى لَغَفَّارٌ لِّمَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَـٰلِحًا ثُمَّ ٱهْتَدَىٰ
20:82
Ve şüphe yok ki ben bütün suçlarını örterim tövbe edip inananın ve iyi işlerde bulunup sonra da doğru yolu bulanın. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:83
۞ وَمَآ أَعْجَلَكَ عَن قَوْمِكَ يَـٰمُوسَىٰ
20:83
Neden acele ettin, kavminden ayrıldın da geldin ey Musa? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:84
قَالَ هُمْ أُو۟لَآءِ عَلَىٰٓ أَثَرِى وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ
20:84
İşte dedi, onlar da arkamdan geliyorlar ve ben ya Rabbi, benden daha fazla razı olasın diye acele ettim. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:85
قَالَ فَإِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنۢ بَعْدِكَ وَأَضَلَّهُمُ ٱلسَّامِرِىُّ
20:85
Şüphe yok ki dedi, biz senden sonra kavmini sınadık ve doğru yoldan çıkardı Samiri. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:86
فَرَجَعَ مُوسَىٰٓ إِلَىٰ قَوْمِهِۦ غَضْبَـٰنَ أَسِفًا ۚ قَالَ يَـٰقَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا ۚ أَفَطَالَ عَلَيْكُمُ ٱلْعَهْدُ أَمْ أَرَدتُّمْ أَن يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَخْلَفْتُم مَّوْعِدِى
20:86
Musa, öfkeli bir halde hayıflanarak kavmine döndü de ey kavmim dedi, Rabbiniz size güzel bir farzda vaitte bulunmadı mı, çok mu uzun sürdü sizden ayrılışım, yoksa Rabbinizin gazabının vacip olmasını mı dilediniz size de bana verdiğiniz sözden caydınız? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:87
قَالُوا۟ مَآ أَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلَـٰكِنَّا حُمِّلْنَآ أَوْزَارًا مِّن زِينَةِ ٱلْقَوْمِ فَقَذَفْنَـٰهَا فَكَذَٰلِكَ أَلْقَى ٱلسَّامِرِىُّ
20:87
Dediler ki: Sana verdiğimiz sözden, kendimize malik olarak caymadık biz, fakat Mısırlıların ziynet eşyalarını almıştık ya, onları, erisin diye ateşe attık, böyle telkin etti Samiri. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:88
فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَّهُۥ خُوَارٌ فَقَالُوا۟ هَـٰذَآ إِلَـٰهُكُمْ وَإِلَـٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِىَ
20:88
O, onlara bir buzağı heykeli yapmıştı ki böğürmedeydi. O ve ona uyanlar işte bu dediler, sizin de mabudunuz, Musa'nın da mabudu, fakat Musa, unuttu bunu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:89
أَفَلَا يَرَوْنَ أَلَّا يَرْجِعُ إِلَيْهِمْ قَوْلًا وَلَا يَمْلِكُ لَهُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا
20:89
Görmüyorlar mıydı, onlara bir söz söyleyemiyordu bu heykel ve onlara ne bir zarar veriyordu, ne bir fayda. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:90
وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَـٰرُونُ مِن قَبْلُ يَـٰقَوْمِ إِنَّمَا فُتِنتُم بِهِۦ ۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ ٱلرَّحْمَـٰنُ فَٱتَّبِعُونِى وَأَطِيعُوٓا۟ أَمْرِى
20:90
Andolsun ki Harun, daha önce onlara, ey kavmim demişti, siz bununla sınanmadasınız ancak ve şüphe yok ki Rabbiniz rahmandır, bana uyun ve emrime itaat edin. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:91
قَالُوا۟ لَن نَّبْرَحَ عَلَيْهِ عَـٰكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ
20:91
Onlar, Musa, dönüp gelinceye dek demişlerdi, biz bu heykele tapmadan kesin olarak vazgeçmeyiz. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:92
قَالَ يَـٰهَـٰرُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوٓا۟
20:92
Musa, ey Harun dedi, bunların doğru yoldan saptıklarını görünce ne mani oldu da. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:93
أَلَّا تَتَّبِعَنِ ۖ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِى
20:93
Bana uymadın, yoksa emrime isyan mı ettin? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:94
قَالَ يَبْنَؤُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِى وَلَا بِرَأْسِىٓ ۖ إِنِّى خَشِيتُ أَن تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِى
20:94
Anam oğlu dedi, sakalımı, başımı bırak benim, gerçekten de, sözüme tam uymadın da İsrailoğullarının arasına ayrılık saldın diyeceğinden korktum. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:95
قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَـٰسَـٰمِرِىُّ
20:95
Sen ne diye bu işi işledin ey Samiri dedi Musa. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:96
قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا۟ بِهِۦ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِّنْ أَثَرِ ٱلرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتْ لِى نَفْسِى
20:96
Samiri, onların görmediklerini gördüm ben, sana gelen elçi meleğin izinden bir avuç toprak aldım, eriyen külçeye attım onu ve nefsim, bu işi bana böylece hoş gösterdi dedi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:97
قَالَ فَٱذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِى ٱلْحَيَوٰةِ أَن تَقُولَ لَا مِسَاسَ ۖ وَإِنَّ لَكَ مَوْعِدًا لَّن تُخْلَفَهُۥ ۖ وَٱنظُرْ إِلَىٰٓ إِلَـٰهِكَ ٱلَّذِى ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا ۖ لَّنُحَرِّقَنَّهُۥ ثُمَّ لَنَنسِفَنَّهُۥ فِى ٱلْيَمِّ نَسْفًا
20:97
Git hadi dedi Musa, hiç şüphe yok ki hayatta cezan, rastladığına yaklaşma, dokunma bana demendir ve sana bir de azap vaadedilmiştir ki değişmesine imkan yok; kulluğunda bulunup durduğun mabuduna bak da gör, onu biz yakacağız, sonra da kaldırıp denize atacağız. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:98
إِنَّمَآ إِلَـٰهُكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَسِعَ كُلَّ شَىْءٍ عِلْمًا
20:98
Mabudunuz, ancak Allah'tır ki yoktur ondan başka tapacak; bilgisi, her şeye şamildir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:99
كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنۢبَآءِ مَا قَدْ سَبَقَ ۚ وَقَدْ ءَاتَيْنَـٰكَ مِن لَّدُنَّا ذِكْرًا
20:99
İşte böylece geçmişlerin ahvalinden bir kısmını sana hikaye etmedeyiz ve şüphe yok ki sana katımızdan bir de Kur'an verdik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:100
مَّنْ أَعْرَضَ عَنْهُ فَإِنَّهُۥ يَحْمِلُ يَوْمَ ٱلْقِيَـٰمَةِ وِزْرًا
20:100
Kim yüz çevirirse ondan şüphe yok ki kıyamet günü, ağır bir yük yüklenecek. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:101
خَـٰلِدِينَ فِيهِ ۖ وَسَآءَ لَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَـٰمَةِ حِمْلًا
20:101
Ebedi olarak kalacak azab içinde; bu, kıyamet günü, onlara ne de kötü bir yük. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:102
يَوْمَ يُنفَخُ فِى ٱلصُّورِ ۚ وَنَحْشُرُ ٱلْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا
20:102
Surun üfürüleceği gün o mücrimleri gözleri göğermiş bir halde haşrederiz. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:103
يَتَخَـٰفَتُونَ بَيْنَهُمْ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا
20:103
Aralarında gizligizli konuşup ancak derler, on geceden fazla kalmadınız dünyada. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:104
نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا
20:104
Ne dediklerini daha iyi biliriz biz aklı ve yolu yoradamı daha düzgün olanın ancak bir günceğiz kaldınız dediği zaman. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:105
وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّى نَسْفًا
20:105
O gün dağlar ne olur diye soruyorlar sana; de ki: Rabbim onları unufak eder, kuma döndürür de savurur. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:106
فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا
20:106
Yeryüzünü dümdüz bir hale getirir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:107
لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَآ أَمْتًا
20:107
Orada ne bir iniş görebilirsin, ne bir tümsek. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:108
يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِىَ لَا عِوَجَ لَهُۥ ۖ وَخَشَعَتِ ٱلْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَـٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا
20:108
O gün hiçbir kimse kalmaz ki Allah'a davet edene uymasın ve rahmanın heybetinden sesler kesilir, ancak ayak sesleri, tıpırtılar halinde duyulabilir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:109
يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ ٱلشَّفَـٰعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحْمَـٰنُ وَرَضِىَ لَهُۥ قَوْلًا
20:109
O gün rahmanın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başka hiçbir fert şefaat de edemez. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:110
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِۦ عِلْمًا
20:110
Önlerinde ne varsa onu da bilir, artlarında ne varsa onu da ve onların bilgisi, bunu ihata edemez. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:111
۞ وَعَنَتِ ٱلْوُجُوهُ لِلْحَىِّ ٱلْقَيُّومِ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًا
20:111
Bütün yüzler eğilir diri ve her an yarattıklarını tedbir ve tasarruf eden mabuda; bir zulüm yükünü yüklenmiş olanlarsa mahrumiyet içindedir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:112
وَمَن يَعْمَلْ مِنَ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا
20:112
Fakat inanarak iyi işlerde bulunan ne günahının arttırılmasından korkar, ne sevabının eksiltilmesinden. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:113
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَـٰهُ قُرْءَانًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ ٱلْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا
20:113
İşte biz, belki çekinirler, yahut onlara bir öğüt olur, bir ibret verir diye Arapça olan Kur'an'ı indirdik ve onda, bazı tehditleri tekrartekrar söyledik, açıkladık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:114
فَتَعَـٰلَى ٱللَّهُ ٱلْمَلِكُ ٱلْحَقُّ ۗ وَلَا تَعْجَلْ بِٱلْقُرْءَانِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَىٰٓ إِلَيْكَ وَحْيُهُۥ ۖ وَقُل رَّبِّ زِدْنِى عِلْمًا
20:114
Çok yücedir her şeye sahip ve mutasarrıf olan gerçek Allah ve acele etme Kur'an'ı okumak için sana vahiy tamamlanmadan ve de ki: Rabbim, bilgimi çoğalt. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:115
وَلَقَدْ عَهِدْنَآ إِلَىٰٓ ءَادَمَ مِن قَبْلُ فَنَسِىَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُۥ عَزْمًا
20:115
Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:116
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَـٰٓئِكَةِ ٱسْجُدُوا۟ لِـَٔادَمَ فَسَجَدُوٓا۟ إِلَّآ إِبْلِيسَ أَبَىٰ
20:116
Hani, meleklere demiştik ki: Âdem'e secde edin, onlar da secde etmişlerdi, yalnız İblis secde etmekten çekinmişti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:117
فَقُلْنَا يَـٰٓـَٔادَمُ إِنَّ هَـٰذَا عَدُوٌّ لَّكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ ٱلْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰٓ
20:117
Demiştik ki: Ey Âdem, şüphe yok ki bu, sana ve eşine düşmandır, sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra zahmetlere uğrarsınız. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:118
إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَىٰ
20:118
Çünkü aç kalmaman da ancak oradadır, çıplak kalmaman da. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:119
وَأَنَّكَ لَا تَظْمَؤُا۟ فِيهَا وَلَا تَضْحَىٰ
20:119
Ve sen orada susamazsın, güneşin harareti de dokunmaz sana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:120
فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ ٱلشَّيْطَـٰنُ قَالَ يَـٰٓـَٔادَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ ٱلْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَّا يَبْلَىٰ
20:120
Şeytan, ona vesvese verdi de ey Âdem dedi, sana ebedilik ağacını ve zeval bulmayacak devleti göstereyim mi? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:121
فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْءَٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ ٱلْجَنَّةِ ۚ وَعَصَىٰٓ ءَادَمُ رَبَّهُۥ فَغَوَىٰ
20:121
İkisi de o ağacın meyvesından yediler de avret yerlerini gördüler ve cennetteki ağaçların yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye koyuldular ve Âdem, Rabbinin emrine karşı geldi de umduğundan mahrum oldu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:122
ثُمَّ ٱجْتَبَـٰهُ رَبُّهُۥ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ
20:122
Sonra da Rabbi seçti onu, kabul etti tövbesini ve onu doğru yola sevketti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:123
قَالَ ٱهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًۢا ۖ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّى هُدًى فَمَنِ ٱتَّبَعَ هُدَاىَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ
20:123
Hepiniz dedi, inin oradan; bir kısmınız, bir kısmınıza düşman olsun. Fakat benden, size bir yol gösteren geldi mi onu kabul edip doğru yoluma uyan, ne dünyada yoldan çıkar, ne ahirette kutsuzluğa düşer. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:124
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِى فَإِنَّ لَهُۥ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَـٰمَةِ أَعْمَىٰ
20:124
Beni anmadan yüz çevirene gelince: Dünyada ona dar bir geçim var, kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:125
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِىٓ أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا
20:125
Ya Rabbi der, beni neden kör haşrettin, halbuki ben görüyordum. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:126
قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ ءَايَـٰتُنَا فَنَسِيتَهَا ۖ وَكَذَٰلِكَ ٱلْيَوْمَ تُنسَىٰ
20:126
Böylece der, sana delillerim geldi de unutuverdin onları, işte sen de tıpkı o çeşit unutulmadasın bugün. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:127
وَكَذَٰلِكَ نَجْزِى مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنۢ بِـَٔايَـٰتِ رَبِّهِۦ ۚ وَلَعَذَابُ ٱلْـَٔاخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰٓ
20:127
Ve işte biz, suç işlemekte ileri gidenleri ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiret azabıysa elbette daha da çetindir, daha da sürekli. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:128
أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ ٱلْقُرُونِ يَمْشُونَ فِى مَسَـٰكِنِهِمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَـٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلنُّهَىٰ
20:128
Onlardan önce nice ümmetleri helak ettik; bu, onları doğru yola sevketmez mi ki? Onların yerlerinde, yurtlarında gezip duruyorlar. Şüphe yok ki bunda, aklı başında olanlara deliller var. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:129
وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُّسَمًّى
20:129
Rabbinin söylenmiş bir sözü, takdir edilmiş bir hükmü olmasaydı ve o hükmün muayyen bir zamanı bulunmasaydı onlara da azap gelip çetıverirdi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:130
فَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ ٱلشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا ۖ وَمِنْ ءَانَآئِ ٱلَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ ٱلنَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ
20:130
Söyledikleri sözlere sabret ve Rabbini, hamd ederek gün doğmadan ve batmadan önce ve gecenin bir kısmıyle gün ortasında noksan sıfatlardan tenzih et de rızasına mazhar ol. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:131
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًا مِّنْهُمْ زَهْرَةَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ
20:131
Ve onları, bunlara sınamak için dünya yaşayışının ziyneti olarak faydalandırdığımız malamenale gözünü dikme ve Rabbinin rızkı, hem daha hayırlıdır, hem daha sürekli. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:132
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱصْطَبِرْ عَلَيْهَا ۖ لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقًا ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُكَ ۗ وَٱلْعَـٰقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ
20:132
Ehline, namaz kılmalarını emret ve sen de devam et namaza. Senden bir rızık istemiyoruz biz, biziz sana rızık veren ve sonuç, çekinenlerindir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:133
وَقَالُوا۟ لَوْلَا يَأْتِينَا بِـَٔايَةٍ مِّن رَّبِّهِۦٓ ۚ أَوَلَمْ تَأْتِهِم بَيِّنَةُ مَا فِى ٱلصُّحُفِ ٱلْأُولَىٰ
20:133
Ve dediler ki: Bize Rabbinden bir delille, bir mucizeyle gelmeli değil miydin? Evvelki kitaplarda bulunan şeyler, onlara apaçık bildirilmedi mi? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:134
وَلَوْ أَنَّآ أَهْلَكْنَـٰهُم بِعَذَابٍ مِّن قَبْلِهِۦ لَقَالُوا۟ رَبَّنَا لَوْلَآ أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ ءَايَـٰتِكَ مِن قَبْلِ أَن نَّذِلَّ وَنَخْزَىٰ
20:134
Daha önce, bir azapla helak etseydik onları derlerdi ki: Rabbimiz, bizi horhakir etmeden bir peygamber gönderseydin de delillerine uysaydık. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)
20:135
قُلْ كُلٌّ مُّتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا۟ ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَـٰبُ ٱلصِّرَٰطِ ٱلسَّوِىِّ وَمَنِ ٱهْتَدَىٰ
20:135
De ki: Hepimiz beklemekte, gözetlemekteyiz, siz de gözetip durun, yakında bileceksiniz, doğru yola sahib olanlar kimlermiş, doğru yolu bulan kimmiş. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)